one's ancestors or family; kindred; relations; as, my people were english

listen to the pronunciation of one's ancestors or family; kindred; relations; as, my people were english
الإنجليزية - التركية

تعريف one's ancestors or family; kindred; relations; as, my people were english في الإنجليزية التركية القاموس.

people
millet

İngilizler becerikli bir millettirler. - The English are a practical people.

Çinliler cana yakın bir millettir. - The Chinese are a friendly people.

people
ulus

Amerikalılar demokratik bir ulustur. - The Americans are a democratic people.

Yahudiler Tanrı tarafından seçilmiş bir ulustur. - Jews are a people chosen by God.

people
insanlar

Silahlar insanları öldürmez. İnsanlar insanları öldürür. - Guns don't kill people. People kill people.

Seyahat, insanları bilgili yapar. - Traveling makes people knowledgeable.

people
{i} 1. birileri: Be quiet! There are people in the next room. Sus! Yandaki odada birileri var. Are there people in the next room? Bitişikteki
people
{f} insan yerleştirmek
people
dünya

Dünya aptal insanlarla dolu. - The world is full of dumb people.

Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker. - Some people in the world suffer from hunger.

people
beşer
people
kalabalık

Kalabalık bir insan grubu toplandı. - A large crowd of people gathered.

Yarış, bir milyona yakın bir kalabalık tarafından izlendi. - The race was watched by a crowd of nearly a quarter of a million people.

people
el
people
insanoğlu
people
kişiler

Tom piyanosunu taşımak için ona yardım edecek bazı kişiler arıyordu. - Tom was looking for some people to help him move his piano.

Romatoid artrit belirtileri olan kişiler, ne yedikleri konusunda çok dikkatli olmalılar. - People with rheumatoid arthritis symptoms should be careful about what they eat.

people
ümmet
people
kimse

Yanan arabalar, ölen insanlar vardı ve kimse onlara yardımcı olamadı. - There were cars burning, people dying, and nobody could help them.

Hiç kimse kaç kişi öldüğünden emin değildi. - No one is sure how many people died.

people
kişi

Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi. - Only a few people showed up on time.

Konserde çok fazla kişi vardı. - There were too many people at the concert.

people
kodak üyeleri
people
akrabalar
people
(fiil) insan yerleştirmek
people
birileri: Be quiet! There are people in the next room. Sus! Yandaki odada birileri var. Are there people in the next room? Bitişikteki
الإنجليزية - الإنجليزية
people
one's ancestors or family; kindred; relations; as, my people were english

    الواصلة

    one's ancestors or family; kindred; relations; as, my peo·ple were Eng·lish

    النطق

المفضلات