Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be at two places at once.
Mary ondan aynı şeyi bir kereden fazla açıklamasını istediğinde, Tom bundan nefret ediyor.
- Tom hates it when Mary asks him to explain the same thing more than once.
Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.
- When he was a student, he went to the disco only once.
Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.
- When she was a student, she went to the disco once only.
Onu bir zamanlar trende gördüm.
- I have seen him once on the train.
O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
- That dispute has been settled once and for all.
Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
- Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
Birdenbire, tiz bir çığlık duydum.
- All at once, I heard a shrill cry.
Senin bir defa televizyona çıktığını hatırlıyorum.
- I remember you appeared on television once.
En azından ayda bir defa anne babana yazmayı unutmamalısın.
- You must not forget to write to your parents at least once a month.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Once a strategic plan is developed, strategic managers must manage the startegic momentum.
Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
- People rarely come to see you once you are retired.
Sarhoş olur olmaz terbiyesini takınmaz.
- He doesn't behave himself once he's drunk.
Bari hemen başlayalım.
- We may as well start at once.
Hemen yolculuğa hazırlan.
- Get ready for the trip at once.
Tom bir defa daha fiyat etiketine baktı.
- Tom looked at the price tag once again.
Tom bir defa daha komadaydı.
- Tom was once again comatose.
Lütfen onu bir kez daha söyleyin.
- Please say it once more.
Onu bir kez daha okuyun, lütfen.
- Read it once more, please.
Lütfen onu bir kez daha tekrarlar mısın?
- Could you please repeat it once again?
Bir kez daha deneyelim.
- Let's try once again.
Bari hemen başlayalım.
- We may as well start at once.
Hemen yolculuğa hazırlan.
- Get ready for the trip at once.
Start derhal yapılmalı.
- A start should be made at once.
Derhal işimize başlayalım.
- Let's begin our work at once.
Onu Fransızca bir kez daha tekrar söyle.
- Please say that once again in French.
Lütfen onu bir kez daha tekrarlar mısın?
- Could you please repeat it once again?
O ilk ve son olarak girişiminden vazgeçti.
- He gave up his attempt once for all.
Arada bir şemsiyesini trende bırakır.
- Once in a while, he leaves his umbrella in the train.
Herkes arada bir hatalar yapar.
- Everybody makes mistakes once in a while.
Ara sıra tenis oynarım.
- I play tennis once in a while.
Ara sıra ondan haber alırım.
- I hear from him once in a while.
Bir zamanlar bir tavuk vardı, onun bir gözlemesi vardı.
- Once upon a time there was a chicken that had a crispbread.
Bir zamanlar güzel bir prenses varmış.
- Once upon a time, there was a beautiful princess.
the skeletal remnants of once-living corals.
Haftada bir kez, o, aerobiğe gider.
- She goes to aerobics once a week.
Haftada bir kez piyano dersleri alır.
- She takes piano lessons once a week.
Onu son olarak reddet.
- Turn him down once and for all.
Hükümet son olarak kendi ordusunu güçlendirmelidir.
- The government should strengthen their army once and for all!
Lütfen bunu en kısa zamanda yapın.
- Please do it as soon as possible.
En kısa zamanda buradan ayrılmak istiyorum.
- I want to leave here as soon as possible.
Onu yapar yapmaz onun bir hata olduğunu fark ettim.
- I realized it was a mistake as soon as I did it.
Bunu yapar yapmaz akşam yemeği hazırlığına başlamanı istiyorum.
- As soon as you have done that, I would like you to start preparing supper.
Aniden gökyüzü karardı ve yağmur başladı.
- All at once the sky became dark and it started to rain.
Aniden bir patlama oldu.
- All at once there was an explosion.
Bir kereliğine Tom'a katılıyorum.
- For once, I agree with Tom.
Kahretsin, yine treni kaçırdım.
- Shit, once again I missed the train!
Yine, köktenci ideolojiler büyük tarihsel ilerlemelere karşı çıkarlar.
- Once more, the fundamentalist ideologies oppose to the great historical advances.
Hep birden koşmaya başladılar.
- They began to run all at once.
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Aniden bir patlama oldu.
- All at once there was an explosion.
Aniden bir silah sesi duyduk.
- All at once we heard a shot.
Tom Mary'nin artık dinlemediğini fark eder etmez konuşmayı durdurdu.
- Tom stopped talking as soon as he noticed Mary wasn't listening anymore.
Tom'un evrak çantasını burada bıraktığını fark eder etmez geri geleceğinden eminim.
- I'm sure Tom will come back as soon as he realizes he left his briefcase here.
Tartışma sona erer ermez, ben hemen ofisten ayrıldım.
- As soon as the argument ended, I left the office forthwith.
Bu e-postayı görür görmez lütfen hemen cevapla.
- As soon as you see this E-mail please reply right away.
Aynı zamanda iki şeyi yapamazsın.
- You can't do two things at once.
Aniden bir feryat duydum.
- All at once, I heard a cry.
Aniden gökyüzü karardı ve yağmur başladı.
- All at once the sky became dark and it started to rain.
Bir kerelik hatalı olduğunuzu umalım.
- Let's hope you're wrong for once.
O eskiden bir banka memuruydu.
- She was formerly a bank clerk.
Tom biraz fazla kiloludur ama o eskiden oldukça iyi bir atletti.
- Tom's a bit overweight, but formerly he was quite a good athlete.
Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma.
- Don't try to do all these things at once.
Kimse bir defada iki şeyi yapamaz.
- Nobody can do two things at once.
Alice calls us every now and then.
Bir kerelik hatalı olduğunuzu umalım.
- Let's hope you're wrong for once.
Bir kereliğine Tom'a katılıyorum.
- For once, I agree with Tom.
Ne kadar zor bir şey, sevmek ve akıllı olmak, ve her ikisi birden.
- How difficult a thing it is, to love, and to be wise, and both at once.
Hep birden koşmaya başladılar.
- They began to run all at once.
Hepimiz aynı anda ayağa kalktık.
- We all stood up at once.
İki şeyi aynı anda yapma.
- Don't do two things at once.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Bu birdenbire olmadı.
- It didn't happen all at once.
Tom ara sıra Boston'a gider.
- Tom goes to Boston every once in a while.
Ara sıra erkek arkadaşıma o işteyken bir öğle yemeği götürürüm.
- Every once in a while, I take my boyfriend a lunch while he's at work.
Neden bir kez olsun kibar olamıyorsun?
- Why can't you be nice for once?
Hayatımda bir kez, doğru bir şey yapmak istiyorum.
- For once in my life, I'd like to do something right.
Bir katır kadar inatçısın! Bu sefer onun haklı olduğunu kabul et.
- You are as stubborn as a mule! For once, accept that she is right.
Bu seferlik bir istisna yapacağım.
- I'll make an exception just this once.
Sadece bu sefer sana ödünç para vereceğim.
- I will lend you money just this once.
We'll get a move on once we find the damn car keys!.
I have only once eaten pizza.
He was once the most handsome man around.
They replaced the door, in hopes of correcting the sticking and squeaking once and for all.
I send her a note once in a while to let her know I'm thinking of her.
Have you changed a tyre before? — Yes, once or twice.
a once-in-a-lifetime opportunity to travel the world.
When all at once I saw a crowd, A host, of golden daffodils - William Wordsworth, Daffodils.
Tell the doctor to come at once. She is having a baby.
He tried to eat four cookies at once.
For once in her life she was surprised out of her reserve; she caught her girl in her arms and crushed her and her flowers against her heart, kissing the bright hair and sweet face warmly.
Look at Carpenters! . . . In old times it was a proverb Measure twice, and cut once..
Mr. Paz noted that since the onset of the credit crisis, eBay, like other companies, hasn’t been able to measure twice and cut once..
... entering once the first decision the first impression or prejudice ...
... - PLEASE? JUST ONCE. - FINE. ...