Bir kerede iki yerde olamazsın.
- You can't be two places at once.
Bir keresinde babanla karşılaştım.
- I met your father once.
Bir kez daha geç kalmıştı.
- She was late once again.
Öğrenci olduğu zamanlar diskoya sadece bir kez gitti.
- When she was a student, she went to the disco only once.
Birdenbire, o konuştu.
- All at once, he spoke out.
Her şey birdenbire oldu.
- Everything happened all at once.
Kimse bir defada iki şeyi yapamaz.
- Nobody can do two things at once.
Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma.
- Don't try to do all these things at once.
Bütün bu dünyevi bilgelik bir zamanlar herhangi bir bilge adamın sevimsiz sapıklığıydı.
- All this worldly wisdom was once the unamiable heresy of some wise man.
Bir zamanlar bir öğrenci iken onunla tanıştım.
- I met him once when I was a student.
Emekli olur olmaz insanlar seni nadiren görmeye gelirler.
- People rarely come to see you once you are retired.
Çocukların olur olmaz anlayacaksın.
- You'll understand once you have kids.
Once a strategic plan is developed, strategic managers must manage the startegic momentum.
Sana eskiden hiç söz etmedim.
- I never mentioned you once.
Onu hemen tanıdım, çünkü onu daha önce görmüştüm.
- I recognized him at once, because I had seen him before.
Bizim için sürpriz oldu, o hemen yeniden hayata döndü.
- To our surprise, she revived at once.
We'll get a move on once we find the damn car keys!.