on the top of; upon; on

listen to the pronunciation of on the top of; upon; on
الإنجليزية - التركية

تعريف on the top of; upon; on في الإنجليزية التركية القاموس.

onto
üstünde
on the top
üstte
on the top
üstünde

Senin burnunun üstünde krem ​​var. - You have cream on the top of your nose.

Sanırım horozların başının üstündeki ibik çekici. - I think the crest on the top of the head of roosters is attractive.

on the top
tepesinde

Dağın tepesinde bir kale vardı. - There used to be a castle on the top of the mountain.

Orada yüksek bir dağın tepesinde kendilerine ait küçük bir kasaba inşa ettiler ve huzur içinde yaşadılar. - There on the top of a high mountain they built a small town of their own and lived in peace.

onto
üzerine

O, kağıtları katladı ve masanın üzerine attı. - He folded the papers and threw them onto the table.

Cesur şövalye saldırganın üzerine gitmek için o anda tereddüt etmedi. - The bold knight didn't hesitate at the time to go onto the offensive.

onto
üstüne

Dersten sonra sandalyeleri masaların üstüne koymayı unutmayın. - Remember to put the chairs onto the tables after the lesson.

Tom torbanın içindekileri masanın üstüne boşalttı. - Tom emptied the contents of the sack onto the table.

onto
{e} üstüne, -e
onto
edat üstüne
onto
dili farkında
الإنجليزية - الإنجليزية
onto