on, or near a line running between the two wickets

listen to the pronunciation of on, or near a line running between the two wickets
الإنجليزية - التركية

تعريف on, or near a line running between the two wickets في الإنجليزية التركية القاموس.

straight
(sıfat) düz, dik, doğru, karşı cinse ilgi duyan, dümdüz, dosdoğru, direkt, düzgün, dürüst, güvenilir, sek, katışıksız, iskontosuz, orijinal(piyes), sıradan
straight
düz

Ben düz gitmek istiyorum. - I want to go straight.

Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var. - Also Felicja has blonde straight hair.

straight
heteroseksüel

Heteroseksüel misin yoksa homoseksüel mi? Ben heteroseksüelim. - Are you straight or gay? I'm straight.

Tom heteroseksüel bir erkek. - Tom is a straight guy.

straight
saf
straight
tutucu
straight
doğru

Jane doğrudan A alacaktır. - Jane will get straight A's.

Onu doğruca bana ver. - Give it to me straight.

straight
eski kafalı
straight
direkt

Direkt eve gideceğim. - I'll go straight home.

İşten sonra direkt eve giderim. - I go straight home after work.

straight
(içki) sek
straight
dosdoğru

Tom dosdoğru bakarken tek başına oturuyordu. - Tom sat alone, staring straight ahead.

Dosdoğru kapıya gittim. - I went straight to the door.

straight
(Oyunlar) (Poker) Kent: farklı renklerden ardışık sıralı 5 kart
straight
(zarf) düz, doğru, dümdüz, dosdoğru, dik olarak, doğruca, direkt olarak, doğru olarak, doğrudan doğruya, düzenli biçimde, tam, tam olarak
straight
tam olarak
straight
fark gözetmez
straight
{s} sıradan
straight
{s} doğru, yalan olmayan: a straight answer doğru bir cevap
straight
direkt olarak
straight
{i} uyuşturucu kullanmayan kimse
straight
müstakim
straight
tam

O, tamamen gülmeyen bir suratla fıkra anlattı. - She told the joke with a completely straight face.

Tom tam karşıda bakarken tek başına oturuyordu. - Tom sat alone, staring straight ahead.

الإنجليزية - الإنجليزية
straight
on, or near a line running between the two wickets
المفضلات