Don't be so negative.
- Bu kadar olumsuz olma.
Tom's a very pessimistic person and always sees the negative side of any situation.
- Tom, olaylara daima olumsuz tarafından bakan çok kötümser bir insan.
He makes an unfavorable impression.
- O, olumsuz bir izlenim bırakıyor.
I was given an unfavorable prognosis.
- Bana olumsuz bir prognoz verildi.
The decision was unfavourable to us.
- Karar bizim için olumsuzdu.
Bence küreselleşmenin pozitif olduğu kadar negatif etkileri de var.
- Küreselleşmenin olumlu olduğu kadar olumsuz etkilerinin de olduğunu düşünüyorum.
Küreselleşmenin pozitif olduğu kadar negatif etkilerinin de olduğunu düşünüyorum.
- Küreselleşmenin olumlu olduğu kadar olumsuz etkilerinin de olduğunu düşünüyorum.