olumlu

listen to the pronunciation of olumlu
التركية - الإنجليزية
positive

Are you positive of that report? - Bu raporla ilgili olumlu musunuz?

Tom got quite a few positive responses. - Tom epeyce olumlu tepkiler aldı.

favorable

He made a favorable impression on his bank manager. - O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.

His comments about the book were favorable. - Kitap hakkındaki yorumları olumluydu.

affirmative

Tom answered in the affirmative. - Tom olumlu cevap verdi.

Tom nodded affirmatively. - Tom olumlu olarak başını salladı.

{s} favourable

The film received favourable criticism. - Film olumlu eleştiriler aldı.

The condition looks favourable. - Durum olumlu görünüyor.

positive, affirmative; favourable, favorable, constructive
concrete
(Biyokimya) pozitive
sympathetic
content
assertive
(Hukuk) constructive
peremptory
positive, affirmative
favourable [Brit.]
constructive, helpful, useful, beneficial (thing)
(someone) who has a positive outlook
olumlu yönde
positively
olumlu şekilde
positively
olumlu cevap
yes
olumlu oy
yes
olumlu ayrımcılık
(Politika, Siyaset) positive discrimination
olumlu bakmak
lean toward
olumlu bakmak
lean towards something
olumlu bakmak
lean to
olumlu bakmak
lean towards
olumlu bir gelişme
a positive development
olumlu bir şekilde
positively
olumlu bulmak
approve
olumlu denetim
(Denizbilim) positive control
olumlu etkileyiciler
positive effectors
olumlu eylem
(Politika, Siyaset) affirmative action
olumlu fark
(Ticaret) favourable variance
olumlu gelişme
positive development
olumlu geribildirim
positive feedback
olumlu görüş
(Ticaret) unqualified opinion
olumlu sayı
(Bilgisayar) positive number
olumlu sonuç
positive result
olumlu sosyal davranış
(Tıp) positive social behavior
olumlu taraf
compensation
olumlu tümce
affirmative sentence
olumlu oy
aye
olumlu bakmak
Have a positive look on (or for)
olumlu aktarım
(Pisikoloji, Ruhbilim) positive transference
olumlu alındı karakteri
(Bilgisayar) acknowledge ascii character
olumlu bakmak
take a bright view of
olumlu bilim
natural science, science
olumlu bir izlenim bırakmak
make a hit
olumlu bir izlenim bırakmak
to make a hit (with sb)
olumlu bir izlenim bırakmak
make a hit with somebody
olumlu bir şekilde etkilemek
prepossess
olumlu biçimde
positively
olumlu bulmamak
(Dilbilim) not hold with
olumlu bulunmak
be found positive
olumlu cevap
yea
olumlu cevap
affirmative

Tom answered in the affirmative. - Tom olumlu cevap verdi.

olumlu cevap
positive answer
olumlu cevap
(Politika, Siyaset) affirmative reply
olumlu cevap verme
yessing
olumlu cevap vermek
answer in the affirmative
olumlu cevap vermek
answer the affirmative
olumlu cevap vermek
to answer in the affirmative
olumlu ceza
(Pisikoloji, Ruhbilim) positive punishment
olumlu derece
positive
olumlu dost tanımlama
(Askeri) positive friendly identification
olumlu dışsallıklar
(Ticaret) positive externality
olumlu eleştiri almak
receive positive criticism
olumlu eylem gram
affirmative verb
olumlu fon
positive fund
olumlu hava
positive atmosphere
olumlu kanaat
good opinion
olumlu olarak
in the affirmative
olumlu olarak
declaratively
olumlu olarak
affirmatively

Tom nodded affirmatively. - Tom olumlu olarak başını salladı.

olumlu olarak belirtmek
constate
olumlu olmak
be posivite
olumlu olmayan
nonconstructive
olumlu oy
ay
olumlu oy miktarı
content
olumlu pekişim
(Biyokimya) pozotive cooperativity
olumlu pekişim
(Denizbilim) positive cooperativity
olumlu sapma
positive deviation
olumlu sonralık
(Pisikoloji, Ruhbilim) positive recency
olumlu tepki almak
get positive reaction
olumlu teyit
(Ticaret) positive confirmation
olumlu tezleştirme
(Denizbilim) positive catalysis
olumlu tezleştirme
(Biyokimya) pozotive catalysis
olumlu tümce gram
affirmative sentence
olumlu yaklaşmak
take a bright view of
olumlu yaklaşmak
find favourable
olumlu yanıt vermek
reply in the affirmative
olumlu yetki uyuşmazlığı
(Kanun) affirmative conflict of venue
olumlu yük
(Pisikoloji, Ruhbilim) positive cathexis
olumlu özellik
positive feature
olumlu özellik
favorable feature
olumlu ürün denetim
(Biyokimya) pozitive feedback
patlamak (olumlu bir şekilde)
boom
olumlu ol
be posivite
(olumlu) bir sonuca ulaşmak
come to fruition
(olumlu) bir sonuca ulaşmak
reach to fruition
kuvvetli ve olumlu karar
a decided affirmative
olumlu şekilde
glowingly
التركية - التركية
Gözetilen amaca veya beklenilene uygun, yararlı, müspet: "Spor sayfalarını okuyarak toplumumuzdaki olumlu gelişmeleri de izleyebilirsiniz."- N. Cumalı
Yapıcı
Onaylayan, kabul eden, lehte olan
Olgulara, deneylere dayalı olarak bazı nitelikleri belli olan, müspet, pozitif
Yapıcı: "Olumlu tip, olumlu sanat diye bir şeyler tutturmuşlardı."- N. Cumalı
Gözetilen amaca veya beklenilene uygun, yararlı, müspet
müspet
olumlu cümle
Yüklemi olumlu olan cümle: Çocuk okula gitti. Öğrencinin bilgisiz olduğu anlaşılıyordu gibi
olumlu eylem
bakınız: olumlu fiil
olumlu fiil
Bir işin, bir davranışın, bir oluşun olduğunu bildiren fiil: Söylemiş, yazacak... gibi
olumlu tümce
bakınız: olumlu cümle
olumlu
المفضلات