It has become quite common.
- O, oldukça yaygın olmuştur.
Mary has always been left-leaning, but since she's got a seat in parliament for the Left Party, she has become a media star with her radical critique of capitalism.
- Mary her zaman sol eğilimli olmuştur, ama o Sol Parti için mecliste bir koltuğa sahip olduğundan beri, o, radikal kapitalizm eleştirisi ile bir medya yıldızı oldu.
I think something may have happened to Tom.
- Sanırım Tom'a bir şey olmuş olabilir.
Something might have happened to her.
- Ona bir şey olmuş olabilir.
Tom seemed to regret what he had done.
- Tom yaptıklarından pişman olmuş gibi görünüyordu.
Tom doesn't look convinced.
- Tom ikna olmuş görünmüyor.
Tom doesn't seem convinced.
- Tom ikna olmuş görünmüyor.
Tom had an annoyed look on his face.
- Tom'un yüzünde rahatsız olmuş bir görünüm vardı.
The people next door were annoyed with us for making so much noise last night.
- Yan taraftaki insanlar dün gece çok gürültü yaptığımız için bizden rahatsız olmuştu.
Tom never seems satisfied.
- Tom hiç tatmin olmuş gibi görünüyor.
He seems satisfied with my explanation.
- Açıklamamdan tatmin olmuş görünüyordu.
I will have graduated from college by the time you come back from America.
- Sen Amerika'dan dönmeden önce, ben üniversiteden mezun olmuş olacağım.
Your car's totally wrecked.
- Araban bütünüyle harap olmuş.
If he fails, so what?
- Başaramamışsa ne olmuş yani?
So what if I am gay? Is it a crime?
- Ben bir eşcinselsem ne olmuş? Bu bir suç mu?