The event affected his future.
- Olay onun geleceğini etkiledi.
It is easy to be wise after the event.
- Olaydan sonra akıllı olmak kolaydır.
He described the incident in detail.
- O, olayı ayrıntılı olarak açıkladı.
The Japanese Dentists Association affair is an incident concerning secret donations from the Japanese Dentists Association to Diet members belonging to the LDP.
- Japon Diş Hekimleri Birliği sorunu Japon Diş Hekimleri Birliğinden LDP ye ait olan Diyet üyelerine yapılan gizli bağışlarla ilgili bir olaydır.
We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect.
- Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.
She is wrong in nine cases out of ten.
- O, on olayın dokuzunda hatalıdır.
Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
- Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
Wait until all the facts in the case are known.
- Olay hakkındaki tüm gerçekler bilinene kadar bekleyin.
Would you like to know the truth about this fact?
- Bu olay hakkındaki gerçeği bilmek istiyor musun?
Tom doesn't need to worry about that happening.
- Tom'un o olay hakkında endişelenmesine gerek yok.
This is an actual happening.
- Bu gerçek bir olaydır.
This is Mary's first experience of a death in the family.
- Bu, Mary'nin ailedeki ilk ölüm olayıdır.
Tom had a similar experience.
- Tom benzer bir olay yaşadı.
We see things differently, according to whether we are rich or poor.
- Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
We must not get angry at things: they don't care at all.
- Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
The police took some pictures of the scene of the accident.
- Polisler olay yerinin birkaç fotografını çekti.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Bu kazada beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine bu kadar çabuk gelmeleri.
It was an embarrassing episode.
- Utanç verici bir olaydı.
The scene of the car accident was a horrifying sight.
- Araba kazası olay yeri korkunç bir manzaraydı.
There was no evidence against him found at the scene.
- Olay yerinde bulunduğuna dair ona karşı herhangi bir kanıt yoktu.
That is the common occurrence in Japan.
- O, Japonya'da yaygın olaydır.
Needless to say, theft was a rare occurrence.
- Söylemeye gerek yok, hırsızlık nadir bir olaydı.
It was a terrible affair.
- O, korkunç bir olaydı.
They are going to investigate the affair.
- Onlar olayı araştıracak.
Many Eastern religions teach that there is a unity behind the diversity of phenomena.
- Birçok Doğu dinleri olayların çeşitliliği arkasında bir birlik olduğunu öğretir.
Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena.
- Matematik doğal olaylar hakkındaki bütün bilginin temelidir.
What's the big occasion today?
- Bugünkü büyük olay nedir?
In Sweden it is more common for a child to have three first names than one, but here, at home, this is a more unusual phenomenon.
- İsveç'te bir yerine üç isme sahip olmak bir çocuk için daha yaygındır, fakat burada, evde, daha sıra dışı bir doğal olaydır.
Lightning is an electrical phenomenon.
- Şimşek, elektriksel bir olaydır.
There was no evidence against him found at the scene.
- Olay yerinde bulunduğuna dair ona karşı herhangi bir kanıt yoktu.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Kaza hakkında beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine ne kadar çabuk varmalarıydı.
The murderer was arrested on the spot.
- Katil olay yerinde tutuklandı.
The police suspended Tom's licence on the spot.
- Polis olay yerinde Tom'un lisansını askıya aldı.
We must not get angry at things: they don't care at all.
- Biz olaylara kızmamalıyız: onlar hiç umursamıyor.
We see things differently, according to whether we are rich or poor.
- Biz zengin ya da fakir olup olmadığımıza göre, olayları farklı görürüz.
This was the highlight of my day.
- Bu, günümün önemli olayıydı.
The police planted evidence at the crime scene.
- Polis olay yerinde kanıt gizledi.
The crime scene was in a dilapidated motel.
- Olay yeri harap olmuş bir moteldeydi.
Such incidents are quite common.
- Bu gibi olaylar oldukça yaygındır.
We had no unexpected incidents during our trip.
- Gezimiz sırasında beklenmedik olaylarımız olmadı.
Tom loves sports events.
- Tom spor olaylarını sever.
What were yesterday's chief events?
- Dünün önemli olayları neydi?
In Sweden it is more common for a child to have three first names than one, but here, at home, this is a more unusual phenomenon.
- İsveç'te bir yerine üç isme sahip olmak bir çocuk için daha yaygındır, fakat burada, evde, daha sıra dışı bir doğal olaydır.
Mathematics is the foundation of all exact knowledge of natural phenomena.
- Matematik doğal olaylar hakkındaki bütün bilginin temelidir.
A rainbow is one of the most beautiful phenomena of nature.
- Bir gökkuşağı doğanın en güzel olaylarından biridir.