O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- He often eats breakfast there.
Sık sık Londra'ya giderim.
- I often go to London.
Yaşım hakkında sıkça yalan söylerim.
- I often lie about my age.
Bugünlerde sıkça bir enerji krizinden bahsediliyor.
- We often hear about an energy crisis these days.
Benim kendi deneyimlerinden, hastalık çoğunlukla uykusuzluktan kaynaklanıyor.
- From my own experience, illness often comes from sleeplessness.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Zenginler çoğu kez pintidirler.
- The rich are often misers.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.
- Tom and his friends often play cards until after midnight.
Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.
- I've often seen him bullied.
... I blog oftentimes because I just want to say ...
... oftentimes into harm's way. I know these folks and I know their families. So nobody ...