Arkadaşının ona ödünç verdiği tüm parayı harcadı.
- He spent all the money that his friend had lent him.
Öyle bir kişiye ödünç para vermemeliydin.
- You should not have lent the money to such a person.
Tom ve Paula'ya kameramı ödünç verdim.
- I lent Tom and Paula my camera.
Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- The bank lent her 500 dollars.
bir şeyi ödünç vermek.
... that might lend itself toward that? ...
... >>> I'm happy to lend this to you for your concert tonight. ...