Hatalı olduğun ortada.
- It's obvious that you're wrong.
Geçmişe bakıldığında, çöplerimizi evlerimize çok yakın yakmamamız gerektiği apaçık ortadadır.
- In retrospect, it may seem obvious that we shouldn't have been burning our trash so close to our house.
Tom besbelli üzgündü.
- Tom was obviously upset.
Onun beni sevdiği besbelli.
- It's very obvious that he likes me.
Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.
- We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect.
O apaçık, açıklamana gerek yok.
- That's obvious, you don't need to explain it.
Chris'in açıkça parayı getirmeye niyeti olmadığı için Brian çıldırdı.
- Brian is mad because Chris obviously does not intend to return the money.
Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
- Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.
Onun bizi umursamadığı belli.
- It's obvious that she doesn't care about us.
Tom'un zengin bir adam olduğu belliydi.
- Tom was obviously a rich man.
Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.
- Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative.
Mantık açıkça senin güçlü noktandır.
- Logic is obviously your strong point.
Bir şey apaçık yanlış.
- Something's obviously wrong.
Sosyal hizmetleri aramak zorunda kaldık. Bu apaçık bir çocuk ihmali olayıydı.
- We had to call in social services. This was obviously a case of child neglect.
Açıkçası, o suçlanacak.
- Obviously, he is to blame.
Açıkçası , o, o tür bir insan değil.
- Obviously, he's not that kind of person.
Belli ki işinde çok iyisin.
- You're obviously very good at your job.
Belli ki, Tom'un aklında çok şey vardı fakat problemlerimizde bize yardım etmesi için biraz zaman harcamasını rica etmekten başka seçeneğim yoktu.
- Obviously, Tom had a lot on his mind, but I had no choice but to ask him to spend some time helping us with our problems.
Tom yardım etmek istiyor ama besbelli edemiyor.
- Tom wants to help, but obviously can't.
Tom besbelli onun elleriyle çok iyi.
- Tom is obviously very good with his hands.
Hatalar açık olarak yapıldı.
- Mistakes have obviously been made.
It is obvious by inspection that the set \{[0,1), [1, 2), [2, 3),...\} is a partition of [0, \infty).
Hold the camera properly. No, I'm not playing Captain Obvious here, but there is a certain way to hold a DV camera to avoid jittery movement.
In Basil the Rat, an episode of BBC TV sitcom Fawlty Towers, the proprietors wife points out that keeping a rat within the hotel is inadvisable, due to health concerns. Basil responds, Can't we get you on Mastermind, Sybil? Next contestant - Sybil Fawlty from Torquay. Special subject - the bleedin' obvious..
Once again, the solution comes from the Department of the Bleeding Obvious, but is worth repeating nonetheless.
... And some of the elements of that solution are fairly obvious, ...
... if you remove it, or tamper with it, it's really obvious. You give it a fragile housing, ...