His daughter is eager to go with him anywhere.
- Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
His girlfriend is Japanese.
- Onun kız arkadaşı Japon.
Her hands were as cold as ice.
- Onun elleri buz kadar soğuktu.
She promised to meet her at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself.
- Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.
The eye of a hurricane is its center.
- Bir kasırganın gözü onun merkezidir.
My books are in Romanian; hers are in English.
- Benim kitaplarım Rumence, onunkiler ise İngilizce.
She was advised by him not to go there by herself.
- Onun tarafından oraya tek başına gitmemesi tavsiye edildi.