Saat şimdi yedi kırk beş.
- It's quarter to eight now.
O şimdi iyi; ne çok ağır ne de çok hafif.
- It's good now; neither too heavy nor too light.
Bebek diş çıkarıyor bu aralar.
- The baby is growing teeth now.
Tom'un bu aralar ne yaptığını bilmiyorum.
- I don't know what Tom does nowadays.
Ben, şu anda ters bir şey düşündüğüne dair bahse girerim.
- I just bet you were thinking something perverse just now.
Tom'un şu anda Boston'da olmadığını duyuyorum.
- I hear that Tom isn't in Boston now.
Onun yardımı olmasa, şu an hayatta olmam.
- If it weren't for her help, I would not be alive now.
Şu an sadece ısınıyorum.
- I am only warming up now.
O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.
- He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away.
Büyükannem hemen hemen her gün bir yürüyüş için dışarı çıkardı fakat şimdi o nadiren, kırk yılda bir, dışarı çıkar.
- My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
Şimdi bile, biz halen onun gerçek katil olduğundan şüpheleniyoruz.
- Even now, we still doubt that he is the real murderer.
Onu derhal kontrol edeceğiz.
- We'll check on it right now.
Onu derhal yapacağım.
- I will do it right now.
Zaman zaman okulda onunla karşılaşırım.
- I meet him at school now and then.
Şimdi bile zaman zaman artçı şoklar var.
- Even now there are occasional aftershocks.
Mademki sen ondan bahsediyorsun, Tom'u bugün sınıfta gördüğümü hatırlamıyorum.
- Now that you mention it, I don't remember seeing Tom in class today.
Mademki erkek kardeşim bir üniversite öğrencisi, o çok okumak zorunda.
- Now that my brother is a university student, he has to do a lot of reading.
Şimdilik sadece benimkini kullan.
- Just use mine for now.
Şimdilik bu kadar yeterli.
- That's enough for now.
Hatalı olduğumu şimdi anlıyorum.
- I see now that I was mistaken.
O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
- Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
Ara sıra senden haber almama izin ver, verecek misin?
- Let me hear from you now and again, will you?
Zaman zaman okulda onunla karşılaşırım.
- I meet him at school now and then.
Zaman zaman sınıfta uyuyakalırım.
- I fall asleep in the class every now and then.
Arada sırada seni görüyorum.
- I see you every now and then.
Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
- It's good to put yourself in someone else's place now and then.
O hâlâ ara sıra beni görmeye gelir.
- He still comes to see me now and then.
Tom ara sıra bir bardak şarabı sever.
- Tom enjoys a glass of wine every now and then.
Madem ki Tom ve Mary ayrıldılar, ona çıkma teklif etmek için sorun yok.
- Now that Tom and Mary have broken up, it's probably OK to ask her out on a date.
O şimdi emekli, Yves memnun ve sakin bir yaşam için sabırsızlanabilir.
- Now that he's retired, Yves can look forward to a contented and placid life.
Mademki tekrar iyisin,seyahat edebilirsin.
- Now that you are well again, you can travel.
Mademki sen ondan bahsediyorsun, Tom'u bugün sınıfta gördüğümü hatırlamıyorum.
- Now that you mention it, I don't remember seeing Tom in class today.
Hemen şimdi ayrılmanı istiyorum.
- I want you to leave right now.
Hemen şimdi bir suşi bara gitmeye ne dersin?
- How about going to a sushi bar right now?
Bundan sonra, ben o kelimeyi kullanmayacağım.
- From now on, I will not use that word.
Bundan sonra daha dikkatli olmalısın.
- You need to be more careful from now on.
İngilizce ödevimi yapmayı henüz şimdi bitirdim.
- I have just now finished doing my English homework.
Suudi Arabistan büyük elçisinin istifa ettiğini az önce gördüm.
- I've seen just now that the ambassador of Saudi Arabia has resigned.
Erkek arkadaşın seni beklemekten usandı ve şimdi az önce gitti.
- Your boyfriend got tired of waiting for you and left just now.
Şu an itibariyle güzel güzel uyuyabileceğim.
- As of now I'll be able to sleep peacefully.
Tom şu ana kadar birden fazla iş teklifi aldı.
- Tom certainly has had more than one job offer by now.
Tom'un şu ana kadar Boston'da olması bekleniyor.
- Tom is supposed to be in Boston by now.
Bu şu an için işe yarar.
- This will do for now.
Burada ve şimdi odaklanmanı istiyorum.
- I want you focus on the here and now.
Sana şimdi yanıt veremem.
- I can't answer you here and now.
Sana burada ve şu anda cevap veremem.
- I can't answer you here and now.
Şimdi katıl ve tam bir yıl boyunca ödeme yapma.
- Join now and pay nothing for a whole year.
Annem şu anda çok meşgul.
- Mother is very busy just now.
Babam şu anda meşgul.
- My father is busy just now.
Arada bir bizi ziyaret etmeye gelir.
- He comes to visit us every now and then.
Tom arada bir buraya gelir.
- Tom comes here every now and then.
Madem ki büyüyorsun, böyle davranmamalısın.
- Now that you're grown up, you must not behave like that.
Madem ki İtalya'dasın, Napoli'yi görmek zorundasın.
- Now that you are in Italy, you must see Naples.
Mademki tekrar iyisin,seyahat edebilirsin.
- Now that you are well again, you can travel.
Mademki erkek kardeşim bir üniversite öğrencisi, o çok okumak zorunda.
- Now that my brother is a university student, he has to do a lot of reading.
Onu derhal kontrol edeceğiz.
- We'll check on it right now.
Tom'un derhal yapacağı bir şeyi var.
- Tom has something to do right now.
Bazı nedenlerden dolayı mikrofon şu ana kadar çalışmıyordu.
- For some reason the microphone wasn't working until now.
Şu ana kadar şanslıydım.
- I have been lucky until now.
Şu ana kadar hiç yurt dışında bulunmadım.
- Up to now I've never been abroad.
Gelecek sefer iş değiştireceğim. Benim şu ana kadar kazandığım deneyimi kullanmama izin verecek işe ihtiyacım var.
- Next time I switch jobs, I need work that will let me make use of the experience I've gained up to now.
Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
- Hurry up! You should be ready by now.
Tom ara sıra bir bardak şarabı sever.
- Tom enjoys a glass of wine every now and then.
Robert ara sıra beni ziyarete gelir.
- Robert comes to visit me every now and then.
Artık bundan böyle bunu bu şekilde yapacağız.
- From now on, we'll do it this way.
Bundan böyle, görüşelim.
- From now on, let's keep in touch.
Hemen şimdi sana geliyorum.
- I'm coming to you just now.
Evet, ama o hemen şimdi gitti.
- Yes, but she left just now.
Şimdiye kadar eğlenerek para harcayan çok sayıda insan şimdi paralarına daha dikkat etmeliler.
- A lot of people who have up until now been spending money having a good time now need to be more careful with their money.
Şimdiye kadar seni görmedim.
- I didn't see you until now.
The pudding was now ready to be served.
Now I am six.
Now, stop that Jimmy!.
We all want what is now best for our children.
I think this band's sound is very now.
Now all the children have grown up and left, the house is very quiet.
Radio 4's continuity announcer said at the end of the show: As many of you will have noticed, that edition of The Now Show wasn't very now. It was actually last week's programme. Our apologies for that..
We can play football now that the rain has stopped.
Now! Fire all we've got while the enemy is in reach!.
Now listen, we must do something about this.
countable, chiefly in phenomenology A particular instant in time, as perceived at that instant.
Call your mother now and then and let her know you care.
Alice: Now you're cooking!.
Bob: 'Now you're talking! ''.
Now, now. Don't be rude.
Now, now, there's nothing to worry about.
That's enough for now, we can continue our conversation tomorrow.
I cannot be grasped in the here and now. For I reside just as much with the dead as with the unborn. Somewhat closer to the heart of creation than usual. But not nearly close enough.
Hamlet: How now! a rat? Dead, for a ducat, dead!.
I'll be coming just now.
I was talking to my friend on the phone just now.
... But it's all now available for indexing. ...
... We want to now give you a real life example of how this all ...