Bu hiç de Tom'un beklediği bir şey değil.
- This is not at all what Tom expected.
Ben hiç yorgun değilim.
- I'm not at all tired.
Heyecanlanmak kızmakla hiçte aynı değildir.
- Getting excited is not at all the same as getting angry.
''Bana hala kızgın mısın?'' ''Hayır hiç de değil.''
- Are you still mad at me? No, not at all.
Sizi rahatsız ediyor muyum? Hayır, hiç de değil
- Do I annoy you? No, not at all.
Sizce burada sigara içmemin sakıncası var mı? Hayır, hiç değil.
- Do you mind my smoking here? No, not at all.
Bana seni aramamı istemediğini mi söylüyorsun? Hayır, hiç değil. Lütfen beni herhangi bir zaman arayın.
- Are you saying you don't want me to call? No, not at all. Please call me anytime.
Asla hatalı değilsin.
- You are not at all wrong.
Sınıf arkadaşlarımdan hiçbiri buraya yakın yaşamazlar.
- None of my classmates live near here.
Onlardan hiçbirinin kaza geçirmediğini umuyorum.
- I hope that none of them got into an accident.
Herhangi bir ev, hiç olmamasından daha iyidir.
- Any house is better than none.
Bu günlerden biri bu günlerden hiçbiri değil.
- One of these days is none of these days.
Yarım somun ekmek hiç yoktan iyidir.
- Half a loaf is better than none.
Onun sizinle bir ilgisi yok.
- It's none of your business.
Herkes için bir arkadaş hiç kimse için bir arkadaştır.
- A friend to all is a friend to none.
Hiç kimse onu Tom'un yapabildiği kadar iyi yapamaz.
- None can do it as good as Tom can.
Dün televizyonda aynı saatte üç iyi film vardı. Ve onlardan hiçbirini görmedim.
- Yesterday, there were three good films at the same time on the TV. And I saw none of them.
Onların hiçbirinin karısı yok.
- None of them have wives.
Hiç birimiz mükemmel değiliz.
- None of us are perfect.
Hiç birimiz Fransızca bilmiyor.
- None of us speak French.
Sen hiç mutlu değilsin.
- You are not in the least happy.
Uzun bir günün ardından yorgun olmalısın. Hayır, hiçbir şekilde.
- You must be tired after a long day. No, not in the least.
He's not at all friendly towards his ex-wife.
Now don't you worry none.