Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok.
- I've got nothing to say to him.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That'll change nothing.
Açığa çıkartılmayacak hiçbir sır yoktur.
- There is nothing concealed that will not be revealed.
O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.
- That'll change nothing.
Çaba olmadan hiç bir şey kazanılamaz.
- Nothing can be gained without effort.
Ona yardım etmek için yapabileceğim hiç bir şey yok.
- There's nothing I can do to help her.
Akıllı insanlar hiçlikten nasıl para kazanılacağını bilirler.
- Clever people know how to make money out of nothing.
Maddenin esas olarak hiçlikten oluşmaktadır.
- Matter is composed chiefly of nothing.
Ya hepsi, ya da hiçbiri.
- It's either everything or nothing.
O, sevgilisinin arzuların tatmin etmek için her şeyi yaptı ama hiçbiri işe yaramadı.
- He had done everything to satisfy his beloved's desires, but nothing worked.
Son puan iki sıfırdı.
- The final score was two to nothing.
Senin değerin sıfırdan daha az.
- You're worth less than nothing.
Ben armutları boşuna aldım.
- I got the pears for nothing.
Ben bu kitabı boşuna aldım.
- I got this book for nothing.
Hiçbir şey tesadüfen olmaz.
- Nothing happens by chance.
Bu eski köyde hiçbir şey olmaz.
- Nothing ever happens in this old village.
Herkes Japonya'da artık kötü bir şey asla olmayacağını umuyor.
- Everyone is hoping nothing bad will ever happen in Japan.
Bir şeyi asla bedava alamazsın.
- You never get something for nothing.
Katiyen yapmayacaksın.
- You'll do nothing of the kind.
Tüm gün katiyen bir şey yemedim.
- I ate absolutely nothing the whole day.