Tom left the final decision to Mary.
- Tom nihai kararı Mary'ye bıraktı.
We've made a final decision.
- Biz nihai bir karar aldık.
His Noodliness, the Flying Spaghetti Monster is the ultimate truth in the universe.
- Onun Noodliness'i, Uçan Spagetti Canavarı evrende nihai gerçektir.
I don't need gold, I only seek the ultimate truth.
- Altına ihtiyacım yok. Ben sadece nihai gerçeği arıyorum.
Justice is slow, but eventual.
- Adalet yavaş ama nihaidir.