The accident has caused many deaths.
- Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
The primary cause of his failure is laziness.
- Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
There is no reason why he should resign.
- Onun istifa etmesi için bir neden yok.
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
There is no reason why he should resign.
- Onun istifa etmesi için bir neden yok.
Why did you paint the bank red?
- Neden bankı kırmızıya boyadın?
Mars is red because of rusty iron in the ground.
- Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
Adultery was a ground for divorce.
- Zina bir boşanma nedeniydi.
Nobody seemed to have a motive for the murder.
- Hiç kimsenin cinayet için bir nedeni var gibi görünmüyordu.
Tom had no motive to kill Mary.
- Tom'un Mary'yi öldürmek için nedeni yoktu.
Thoughtless speech may give rise to great mischief.
- Düşüncesiz konuşma büyük zarara neden olabilir.
This political problem gave rise to hot discussions.
- Bu politik problem sıcak tartışmalara neden oldu.
Why do you always have to get so personal when we have an argument?
- Bir anlaşmazlığımız olduğunda, neden her zaman bu kadar şahsi algılıyorsun?
Why on earth did you sell your newly-built house?
- Allah aşkına neden yeni yapılmış evini sattın?
I'm just a simple factory worker. Why do you bother me?
- Ben sadece basit bir fabrika işçisiyim. Neden beni rahatsız ediyorsunuz?
What's the point of us being here?
- Burada olmamızın nedeni ne?
Love your enemies, for they point out your mistakes.
- Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.
Why do school grades matter?
- Neden okul notları önemli?
Why does it matter so much to you?
- Neden senin için bu kadar önemli?
Do you know why spring rolls are called spring rolls?
- İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?
That being the case, he had little to say.
- Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
Why don't we share a room?
- Neden bir odayı paylaşmıyoruz?
Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
- Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
Correlation doesn't imply causation.
- Korelasyon nedensellik anlamına gelmez.
Correlation doesn't equal causation.
- Korelasyon nedenselliğe eşit değildir.