I was born in Italy, therefore I am very handsome.
- İtalya'da doğdum, bu nedenle çok yakışıklıyım.
Sometimes Paris exhausts me, but often Brussels bores me. Therefore, I live between the two.
- Bazen Paris beni tüketir fakat sık sık Brüksel beni sıkıyor. Bu nedenle, ben ikisi arasında yaşıyorum.
Marriage is the main cause of all divorces.
- Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.
The accident has caused many deaths.
- Kaza çok fazla ölüme neden oldu.
For this reason, no one can blame Tom.
- Bu nedenle, Tom'u hiç kimse suçlayamaz.
For this reason, I cannot go with you.
- Bu nedenle, seninle gidemem.
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
I am not going, because, among other reasons, I don't have money.
- Gitmiyorum.çünkü,diğer nedenler arasında,param yok.
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
Why are there no taxis at the station today?
- Neden bugün istasyonda taksi yok?
Thus fought the Okinawan people.
- Bu nedenle Okinava insanları savaştı.
Many women pursue higher education and careers, thus delaying marriage and childbirth.
- Birçok kadın yüksek öğretime ve kariyere devam ediyor, bu nedenle evlilik ve doğum gecikiyor.
Cassava is a drought-tolerant crop and consequently a major staple food for millions of people.
- Manyok kuraklığa dayanıklı bir ekindir ve bu nedenle milyonlarca insan için önemli bir temel gıdadır.
Mars is red because of rusty iron in the ground.
- Mars, zemindeki paslı demir nedeniyle kırmızıdır.
Adultery was a ground for divorce.
- Zina bir boşanma nedeniydi.
He is honest. That's why I like him.
- O dürüst. Bu nedenle onu beğenirim.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
Jealousy was the motive for the murder.
- Cinayetin nedeni kıskançlıktı.
I don't know the motives for Marlon's behaviour.
- Marlon'un davranışının nedenlerini bilmiyorum.
It may give rise to serious trouble.
- O, ciddi bir soruna neden olabilir.
Does depreciation of the yen give rise to inflation?
- Yenin değer kaybetmesi enflasyona neden olur mu?
I want a wife and children, and so I need a house.
- Bir eş ve çocuk istiyorum ve bu nedenle bana bir ev lazım.
We want to re-tile our terrace and therefore removed the tiles with a power hammer yesterday.
- Terasımızı yeniden döşemek istiyoruz ve bu nedenle dün bir çekiçle fayansları çıkardık.
Everything is transient and therefore sorrowful.
- Her şey geçicidir ve bu nedenle üzücüdür.
Cassava is a drought-tolerant crop and consequently a major staple food for millions of people.
- Manyok kuraklığa dayanıklı bir ekindir ve bu nedenle milyonlarca insan için önemli bir temel gıdadır.
That being the case, he had little to say.
- Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
Why do you always have to get so personal when we have an argument?
- Bir anlaşmazlığımız olduğunda, neden her zaman bu kadar şahsi algılıyorsun?
Why on earth did you sell your newly-built house?
- Allah aşkına neden yeni yapılmış evini sattın?
I'm just a simple factory worker. Why do you bother me?
- Ben sadece basit bir fabrika işçisiyim. Neden beni rahatsız ediyorsunuz?
Love your enemies, for they point out your mistakes.
- Senin hatalarını belirttikleri nedeniyle düşmanlarını sev.
What's the point of us being here?
- Burada olmamızın nedeni ne?
Language is an important matter, so don't leave it to the linguists.
- Dil önemli bir konudur, bu nedenle dilbilimcilere bırakmayın.
Why does it matter so much to you?
- Neden senin için bu kadar önemli?
Do you know why spring rolls are called spring rolls?
- İngilizcede sigara böreğine neden bahar sarması dendiğini biliyor musun?
That being the case, he had little to say.
- Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
Why don't we share a room?
- Neden bir odayı paylaşmıyoruz?
It was very stuffy in that room with all the windows closed.
- Bütün pencerelerin kapalı olması nedeniyle o oda çok havasızdı.
Correlation doesn't imply causation.
- Korelasyon nedensellik anlamına gelmez.
Correlation doesn't equal causation.
- Korelasyon nedenselliğe eşit değildir.