moving aimlessly from place to place

listen to the pronunciation of moving aimlessly from place to place
الإنجليزية - التركية
gezer
wandering
gezerek
wandering
cevelan
wandering
afaki
wandering
{i} gezgin
wandering
{f} gez

Hangi yola gitmem gerektiğini fark etmeden önce gezinerek bir saat harcadım. - I spent an hour wandering before I realised which way I needed to go.

Çocuk kasabayı geziniyordu. - The boy was wandering about the town.

wandering
dolaşan
wandering
wander uzaklaş/dolaş
wandering
{s} başıboş dolaşan
wandering
{s} serseri
wandering
(sıfat) amaçsızca dolaşan, avare, başıboş dolaşan, dalgın, göçebe, serseri, sayıklayan, sürüngen (bitki)
wandering
{s} dalgın
wandering
{i} daldan dala konma
wandering
(isim) gezginlik, gezinme, amaçsızca dolaşma, daldan dala konma, dalgınlık, sayıklama
wandering
{i} dalgınlık
wandering
{s} göçebe
wandering
{i} gezginlik
wandering
{s} başıboş dolaşan/gezen
wandering
{i} gezinme

Tom'un alışveriş merkezinde tek başına gezinmesini istemiyorum. - I don't want Tom wandering around the mall by himself.

wandering
{s} sürüngen (bitki)
wandering
gezginci
الإنجليزية - الإنجليزية
{i} wandering
moving aimlessly from place to place

    الواصلة

    mo·ving aim·less·ly from place to place

    التركية النطق

    muvîng eymlısli fırm pleys tı pleys

    النطق

    /ˈmo͞ovəɴɢ ˈāmləslē fərm ˈplās tə ˈplās/ /ˈmuːvɪŋ ˈeɪmləsliː fɜrm ˈpleɪs tə ˈpleɪs/
المفضلات