Keskin olarak soğuktu.
- It was bitterly cold.
Tom hayattan bıkmış sert yaşlı bir adamdı.
- Tom was a bitter old man who was sick of life.
Ona karşı niçin öyle sertsin?
- Why are you so bitter against her?
Kötü bir öksürüğüm vardı, bu yüzden acı reçete aldım.
- I had a bad cough, so I took the bitter medicine.
Ben şiddetli bir hayal kırıklığına uğradım.
- I was bitterly disappointed.
Onlar şiddetli düşmanlar.
- They are bitter enemies.