تعريف mounting في الإنجليزية التركية القاموس.
- montaj
- (İnşaat) gömme
- (Bilgisayar) takılıyor
- birleştirme
- montajlama
- kurarak
- kurma
- takma
- {f} monte et
- {f} kur
- monte ederek
- {i} altlık
- çerçeve
- (Tıp) Mikroskopik inceleme için lam üzerine yerleştirilen ince doku kesitinin üzerini, koruma amacıyla kanada balsamı v.b. saydam madde ile örtme
- {i} destek
- {i} binme
- (İnşaat) bağlantı
- (Nükleer Bilimler) montaj parçası
- {f} kur: prep.kurarak
- koyacak
- bini
- dayanak
- {f} monte et: pre
- (Askeri) HAREKAT HAZIRLIĞI: Bir harekattan önce, bu maksat için tahsis edilmiş bölgelerde yapılan tüm hazırlıklar. Bu hazırlıklar; harekat hazırlık bölgesinde toplanmayı, bu bölgedeki hazırlık ve bakım işlerini, bindirme ve yükleme noktalarına harekat ve intikali ve mümkünse, gemi, deniz veya kara araçlarına yapılacak müteakip bindirmeyi içine alır
- monte etme
- (Otomotiv,Teknik) takoz
- mount
- binmek
- mounting hole
- deliği
- mounting plate
- bağlantı plakası
- mounting hardware
- montaj donanımı
- mounting bolt
- cıvata montaj
- mounting bolt
- (Otomotiv) Montaj cıvatası, bağlama cıvatası
- mounting ear
- Montaj kulağı
- mounting evidence
- sağlam kanıt
- mounting kit
- montaj seti
- mounting point
- montaj noktası
- mounting structure
- yapı montaj
- mounting, riding
- Binicilik montaj
- mounting area
- (Askeri) harekat hazırlık bölgesi
- mounting area
- (Askeri) harekat hazırlanma bölgesi
- mounting area
- (Askeri) HAREKAT HAZIRLIK BÖLGESİ: Bir amfibi harekata veya hava indirme harekatına tahsis edilmiş kuvvetlerin, bir hücum hareketine hazırlık olmak üzere, teçhizat ve malzemeleriyle birlikte, toplandıkları, hazırlandıkları ve gemi veya hava araçlarına bindirildikleri genel mahal. Ayrıca bakınız: "embarkation area" ve "marshalling area"
- mounting area
- (Askeri) toplanma bölgesi
- mounting bar
- montaj demiri
- mounting base
- montaj tabanı
- mounting block
- binektaşı
- mounting bolt
- montaj cıvatası
- mounting diagram
- montaj şeması
- mounting frame
- bağlantı şasesi
- mounting industry
- (Endüstri) montaj sanayii
- mounting line
- (Otomotiv) montaj hattı
- mounting nut
- bağlama köşebendi
- mounting nut
- tespit köşebendi
- mounting part
- montaj parçası
- mounting piece
- montaj parçası
- mounting rail
- montaj rayı
- mounting ring
- montaj halkası
- mounting rod
- bağlantı mili
- mounting stirrup
- montaj etriyesi
- mounting strap
- montaj kayışı
- mounting strap
- montaj bandı
- mount
- {f} üzerine çıkmak
- mount
- {f} çıkmak
Bu araba kolayca dağa çıkmak için yeterli güce sahiptir.
- This car has enough power to go up the mountain easily.
- mount
- {f} monte et
Tom TV'yi evin önceki sahibinin çatıya monte ettiği antene bağladı.
- Tom connected the TV to the antenna that the previous owner of his house had mounted on the roof.
Kuyumcu broşa büyük bir inci monte etti.
- The jeweler mounted a big pearl in the brooch.
- mount
- düzenlemek
- come under mounting pressure
- Baskı altına girmek
- mount
- {i} dağ
Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?
- Did you know that some foxes lived on this mountain?
Everest dağı dünyanın en yüksek tepesidir.
- Mount Everest is the world's highest peak.
- mount
- ata binmek
- mount
- çoğalmak
- flush mounting box
- sıva altı montaj kutusu
- mount
- çıkarma
- mount
- başlatmak
- mount
- tutturmak
- mount
- (Bilgisayar) oluştur
- mount
- duraç
- mount
- tanıtmak
- mount
- takma montaj
- mount
- bağlanma
- mount
- lam
- mount
- ayaklık
- mount
- (Sinema) kurgulamak
- mount
- artmak
- mount
- birleştirmek
- mount
- (Dilbilim) üzerine binmek
- mount
- lamel
- mount
- ayak
İğrenç bir kardan adamın ayak izlerini Himalaya dağlarında keşfettiklerini duydum.
- I heard that they discovered the footprints of an abominable snowman in the Himalayan mountains.
İğrenç bir kardan adamın ayak izlerinin Himalaya dağlarında bulunduğunu duydum.
- I heard that footprints of an abominable snowman were found in the Himalayan mountains.
- mount
- taban
Onlar en yüksek dağlara tırmanıp denizlerin tabanında yürüdüler.
- They have climbed the highest mountains and walked on the floor of the seas.
- mount
- (Askeri) tertip etmek
- mount
- montaj
- mount
- (Televizyon) montaj düzeneği
- mount
- montaj yapmak
- mount
- yatak
Yatak odası penceremden dağlar görebiliyorum.
- I can see mountains from my bedroom window.
- mountings
- demir hırdavat
- mountings
- armatür
- radiator mounting/retention
- (Otomotiv) radyatör monte/muhafaza
- mount
- tırmanmak
Şu dağa tırmanmak istiyoruz.
- We'd like to climb that mountain.
Bu dağa tırmanmak zordur.
- This mountain is difficult to climb.
- mount
- tepe
Sonunda, onlar dağın tepesine ulaştı.
- At last, they reached the top of the mountain.
Tepesi karla kaplı olan dağın adı nedir?
- What is the name of the mountain whose top is covered with snow?
- mount
- kakmak
- mount
- (up ile) yükselmek
- mount
- yerleştirmek
- mount
- binek hayvanı
Sami'nin en sevdiği binek hayvanı Leyla adında bir kısraktı.
- Sami's favorite mount was a mare named Layla.
- mount
- altlık
- mount
- takmak
- tool mounting
- araç montaj
- axle mounting
- (Otomotiv) aks bağlantısı
- bogie mounting
- boji montaj tertibatı
- boiler mounting
- kazan montajı
- bucket mounting
- kepçe montajı
- central mounting
- merkezden monte edilen
- damper mounting base
- (Otomotiv) amortisör bağlantı tablası
- damper mounting collar
- (Otomotiv) amortisör bağlantı burcu
- damper mounting washer
- (Otomotiv) amortisör bağlantı pulu
- flexible mounting
- (İnşaat) esnek montaj
- flexible mounting
- (İnşaat) sarsıntı iletmez bağlama
- lever mounting
- kaldıraç montajı
- mount
- asmak
- mount
- ü
- mount
- {f} oturtmak
- mount
- {f} üzerine yerleştirmek
- mount
- {i} çerçeve
Bob portreyi hoş bir çerçeve ile çerçeveledi fakat o tepetaklak olmuştu.
- Bob mounted the portrait in a fancy frame, but it was upside down.
- mount
- (Tıp) Mikroskopla bakılacak şeyi içinde tutan cam levhacıklar, lam ve lamel
- mount
- ata bindirmek
- mount
- {i} (mücevher için) yuva
- mount
- kurmak
- mount
- (Tıp) Lamları mikroskopta incelenebilir hale getirmek
- mount
- lam ile lamel
- mount
- üzerine resim yapıştırılan mukavva
- mount
- {i} dayanak
- mount
- {f} bindirmek
- mount
- bağlanma, tanma montaj
- mount
- {f} çerçevelemek
- mount
- {f} monte etmek
- mount
- top arabası
- mount
- koyacak
- mount
- binme tarzı
- mount
- (Askeri) DİKMEK, DEĞİŞTİRMEK, TERTİP ETMEK: Mesela nöbetçi dikmek (to mount guard), nöbet değiştirme (guard mount), bir taarruzu tertip etmek (to mount an attach)
- mount
- dayangaç
- mount
- (Tekstil) 1. monte etmek, kurmak 2. çıkarma
- mount
- biniş
- mount
- top kundağı
- mount
- {i} kaide, taban, duraç, ayaklık, ayak
- pillar mounting block
- dikme bağlama bloğu
- rack mounting
- (Askeri,Teknik) iskele montajı
- selector finger mounting
- (Otomotiv) vites kolu uç bağlantısı
- shock absorber top mounting
- (Otomotiv) amortisör üst bağlantısı
- silencer mounting
- susturucu montajı
- spare wheel frame mounting
- (Otomotiv) yedek tekerlek şase haznesi
- strut mounting
- (Otomotiv) payanda bağlantısı
- strut mounting
- (Otomotiv) gergi kolu bağlantısı
- suspension mounting
- (Tekstil) askı bağlantısı
- torque converter mounting
- (Otomotiv) tork konvertör bağlantısı