morally fair; upright; righteous, equitable

listen to the pronunciation of morally fair; upright; righteous, equitable
الإنجليزية - التركية

تعريف morally fair; upright; righteous, equitable في الإنجليزية التركية القاموس.

just
sadece

Biletler, alındığı gün de dahil olmak üzere sadece iki gün geçerlidir. - Tickets are valid for just two days, including the day they are purchased on.

Bizim bu evimiz sadece yeniden dekore edildi ve altı aylığına burada yaşamadık. - This house of ours has just been redecorated, and we haven't lived here for sixth months.

just
henüz

Henüz ne diyeceğimi bilmiyorum. - I just don't know what to say.

Eğer henüz yemek yediysen, yüzmesen iyi olur. - You'd better not swim if you've just eaten.

just
{s} tam

Bir kelime kullandığımda,Humpty Dumpty ifade etmek için tam benim seçtiğimi o ifade ediyor-ne daha fazla ne daha az dedi. - When I use a word, Humpty Dumpty said, it means just what I choose it to mean - neither more nor less.

Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı. - Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.

just
{s} yerinde

Ben onu ararken sadece bir dakika yerinde kal. - Just stay put for a minute while I look for him.

Bence Tom'un öfkesi sadece bir savunma mekanizması; Yerinde olsam şahsen bunu kabul etmezdim. - I think Tom's anger is just a defense mechanism; I wouldn't take it personally if I were you.

just
gücü gücüne
just
zar zor

Tom testi sadece zar zor geçti. - Tom just barely passed the test.

Tom kirayı ödemek için yeterli parayı zar zor kazanmayı başardı. - Tom just barely managed to earn enough money to pay the rent.

just
haksever
just
güç bela
just
tamı tamına
just
anca

Kesinlikle. Ancak onu teyit etmem gerekecek, lütfen sadece biraz bekleyin. - Certainly. I will need to confirm it, however. Please wait just a moment.

Büyükçe bir sandalye, ama kapı aralığından anca geçer. - It's a biggish chair, but it'll just barely fit through the doorway.

just
tastamam
just
{s} net

Sadece net bir cevap istiyorum. Daha fazla bir şey değil. - I just want a straight answer. Nothing more.

just
(İnşaat) henüz, hemen, ancak K
just
tam anlamıyla

Yeni şapkana tam anlamıyla bayılıyorum. - I just adore your new hat.

Her şey tam anlamıyla önceki gibi. - Everything's just like before.

just
tek kelimeyle

Tom tek kelimeyle farklı. - Tom is just different.

Tom tek kelimeyle iyi yönetiyor. - Tom has been managing just fine.

just
justnesshak
just
the just iyiler justly adaletle
الإنجليزية - الإنجليزية
just

It looks like a just solution at first glance.

morally fair; upright; righteous, equitable
المفضلات