mit der zeit

listen to the pronunciation of mit der zeit
ألمانية - التركية
zamanla

Zamanla insanların kitaplar gibi olduğunu anlıyorsun. Bazıları kapağı ile seni yanıltır başkaları içeriği ile seni şaşırtır. - Mit der Zeit merkst du, dass Menschen wie Bücher sind. Einige täuschen dich mit dem Umschlag und andere überraschen dich mit ihrem Inhalt.

kullanma süresi
süre ile
timle
Zeit
[die] zaman, vakit; saat; süre, müddet; çağ, devir; mühlet, mehil
Zeit
saati
Zeit
periyod
Zeit
saatin
Zeit
sur
Zeit
seferlik
Zeit
seferde
Zeit
uygun zaman
Zeit
bir dönem
Zeit
sürede
Zeit
seferi
Zeit
döneminde
Zeit
zamanlı
Zeit
dönemi
Zeit
müddet

Size yarına kadar müddet veriyorum. - Ich gebe Ihnen bis morgen Zeit.

Zeit
sefere
Zeit
zamanı

Kitap okumak için zamanım yok. - Ich habe keine Zeit, Bücher zu lesen.

Kriz zamanı geçmişi idealize etmenin manası yok. - Es ist zwecklos, in Zeiten einer Krise die Vergangenheit zu idealisieren.

Zeit
süresi
Zeit
en {tsayt} e zaman; süre; çağ; saat
Zeit
vakit

Kızınla vakit geçirip sohbet etmelisin. - Du solltest Zeit mit deiner Tochter verbringen und dich mit ihr unterhalten.

Yarın bu vakitte onunla akşam yemeği yiyor olacak. - Er wird morgen zu dieser Zeit mit ihr das Abendessen essen.

Zeit
zaman

Kriz zamanı geçmişi idealize etmenin manası yok. - Es ist zwecklos, in Zeiten einer Krise die Vergangenheit zu idealisieren.

Tüm bu zamanda ne yaptın ki sen! - Was hast du denn die ganze Zeit gemacht!

zeit
(Gramer) boyunca, …süresince
الإنجليزية - التركية

تعريف mit der zeit في الإنجليزية التركية القاموس.

over time
(Ticaret) fazla mesai
over time
(Ticaret) fazla çalışma
over time
zaman içerisinde

she will get well over time - zaman içerisinde iyileşecek.

with time
zamanla

Şimdi üzgünsün ama zamanla bunu atlatacaksın. - You're sad now but, with time, you'll get over it.

Cinayet, tecavüz ve işkence savaş zamanlarıyla ilişkili vahşetlerdir. - Murder, rape, and torture are atrocities associated with times of war.

ألمانية - الإنجليزية