Plütonyumun metalik bir tadı vardır.
- Plutonium has a metallic taste.
Yeni bir termostan içilen çay biraz metalik bir tat veriyor.
- Tea, drunk from a new thermos, tastes a little metallic.
Yeni bir termostan içilen çay biraz metalik bir tat veriyor.
- Tea, drunk from a new thermos, tastes a little metallic.
Plütonyumun metalik bir tadı vardır.
- Plutonium has a metallic taste.
Plütonyumun metalik bir tadı vardır.
- Plutonium has a metallic taste.
Yeni bir termostan içilen çay biraz metalik bir tat veriyor.
- Tea, drunk from a new thermos, tastes a little metallic.
Plütonyumun metalik bir tadı vardır.
- Plutonium has a metallic taste.
Yeni bir termostan içilen çay biraz metalik bir tat veriyor.
- Tea, drunk from a new thermos, tastes a little metallic.
Felsefe taşı baz metalleri altına dönüştürebilen efsanevi bir maddeydi.
- The philosopher's stone was a legendary substance capable of turning base metals into gold.
Tea, drunk from a new thermos, tastes a little metallic.
- Yeni bir termostan içilen çay biraz metalik bir tat veriyor.
Plutonium has a metallic taste.
- Plütonyumun metalik bir tadı vardır.
Copper and silver are both metals.
- Bakır ve gümüş her ikisi de metaldir.
Nickel is a hard, silver-white metal.
- Nikel, sert, gümüş beyazı bir metaldır.
Alchemists tried to transmute base metals into gold and silver.
- Simyagerler adi metalleri altına ve gümüşe dönüştürmeye çalıştılar.