She's hard to please.
- Onu memnun etmek zor.
My immediate boss is tough to please.
- Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.
He's impossible to satisfy.
- Onu memnun etmek imkansızdır.
Some doctors will say anything to satisfy their patients.
- Bazı doktorlar hastalarını memnun etmek bir şey diyecektir.
The play pleased the audience.
- Oyun izleyiciyi memnun etti.
The Princess came out of the copper castle, and became Queen; and that pleased her very much.
- Prenses bakır kale'den çıktı ve Kraliçe oldu; ve bu onu çok memnun etti.