Müze görülmeye değer.
- The museum is worth a visit.
Bu kitabın okumaya değer olacağını düşünüyor musun?
- Do you think this book is worth reading?
Onun hayal edebileceğinden daha değerli bir yüzüğü var.
- She has a ring worth more than she can imagine.
O, senin ne kadar değerli olduğunla ilgili değil fakat sana sahip oldukları için ne kadar ödeyecekleri ile ilgilidir.
- It's not about how much you're worth, but how much they are going to pay for having you.
Tom'un üç yüz bin dolar değerinde bir hayat sigortası vardı.
- Tom had a life insurance policy worth three hundred thousand dollars.
Birtakım Avrupa ülkelerinde geçerli para birimi avrodur. Simgesi € şeklindedir. Bir avro yaklaşık iki Türk lirası değerindedir.
- In several European countries, the current currency is the euro. Its symbol is €. One euro is worth about two Turkish lira.
Aota güveninize layık değildi.
- Aota was not worthy of your trust.
Mary güveninize layık değildi.
- Mary was not worthy of your trust.
This job is hardly worth the effort.