Habere sevinçten çıldırmış olabilir.
- She may well be beside herself with joy at the news.
Kedi akşam yemeği için balık aldığında sevinçten heyecanlandı.
- My cat is thrilled with joy when she gets fish for dinner.
O, genç, saf, neşeli ve toydu.
- She was young, pure, joyful and naive.
Üzüntüyü paylaşmak neşeyi paylaşmaktan daha kolaydır.
- It is easier to sympathize with sorrow than to sympathize with joy.
Müziğin olduğu yerde eğlence var.
- Where there is music there is joy.
Müzik öfkeye ses, eğlenceye şekil verir.
- Music gives sound to fury, shape to joy.
Ne mutluluk ne de üzüntü sonsuza kadar sürebilir.
- Neither joy nor sorrow can last forever.
Acı riski olmadan, mutluluk ve sevinç olamaz.
- Without the risk of pain, there can be no happiness and joy.