Bu masa ağaçtan yapılmıştır.
- This table is made out of wood.
Bu masa tahtadan yapılmıştır.
- This table is made of wood.
Birçok insan bu hikayenin düzmece olduğuna inanmak istemiyordu.
- Many people did not want to believe that this story was made up.
Tereyağı sütten yapılır.
- Butter is made from milk.
Otomobiller fabrikalarda yapılır.
- Automobiles are made in factories.
Tom'un düşüncesi uyduruk.
- Tom's mind is made up.
Amerika 50 eyaletten oluşmaktadır.
- The United States is made up of 50 states.
Amerika 50 eyaletten oluşmaktadır.
- America is made up of 50 states.
Bira şişeleri camdan yapılır.
- Beer bottles are made of glass.
Bira şişeleri camdan yapılır.
- Bottles of beer are made of glass.
Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.
- In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk.
Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.
- I want a suit made of this material.
Tom öğrenim yapmak için Boston'a gitmeye karar verdi.
- Tom has made up his mind to go to Boston to study.
Bir molekül atomlardan yapılmıştır.
- A molecule is made up of atoms.
O, konser için annesi tarafından yapılan mavi bir elbise giydi.
- She wore a blue dress made by her mother for the concert.
Kongre tarafından yapılan planlara uyuyorum.
- I'm following the plans made by congress.
Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.
- Poverty is not an accident. Like slavery and apartheid, it is man-made and can be removed by the actions of human beings.
Bu kitap en eski insan yapısı köprülerin Yeni Taş Çağına kadar uzandığını söylüyor.
- This book says the earliest man-made bridges date back to the New Stone Age.
John already had two pair, aces and threes; he had a made hand.
Courtnall has it made in the shade now, big money, owns restaurants and a spiffy log cabin on a cliff over the crashing ocean.
I had no money, but if I could only find workable country, I might stock it with borrowed capital, and consider myself a made man.
I was made-up when the local team won.
He have me a made-up story of the events.
The clown was made-up hours before the show.
The front page was made-up but had to be changed at the last minute.
... That's gonna require a lot of steps, a lot of which we've already making a--made progress ...
... And say, OK, it's made of aluminum, titanium, copper, ...