mâsum

listen to the pronunciation of mâsum
التركية - الإنجليزية
innocent

I dare say he is innocent. - Bana kalırsa o masumdur.

At first, they were all convinced he was innocent. - İlk başta, onların hepsi onun masum olduğuna ikna oldular.

blameless
guiltless
sinless
unsophisticated
(Politika, Siyaset) innocence

If my parents punished me for something I didn't do, I would tell them the truth and try to convince them of my innocence. - Eğer yapmadığım bir şey için ailem beni cezalandırdıysa , onlara doğruları söylerdim ve benim masumiyetle ilgili onları ikna etmeye çalışırdım.

You must not take advantage of her innocence. - Onun masumiyetinden yararlanmamalısın.

(Kanun) not guilty
wide eyed
(Kanun) inculpable
dove-like
clear

In the light of this fact, it is clear that he is innocent. - Bu gerçeğin ışığında, onun masum olduğu açıktır.

wide-eyed
immaculate
ingenuous
harmless
(Konuşma Dili) small child
white
innocent, guiltless
lamblike
clean
simple
unsuspecting

Predators always prey on unsuspecting victims. - Avcılar her zaman masum kurbanları avlamaktadır.

The cat sneaked up on the unsuspecting bird. - Kedi masum kuş üzerine sinsice yaklaştı.

{s} pure

Despite appearances, you're a pervert. I'm not a pervert. I'm a pure and innocent young girl. Yeah, yeah, give me a break. - Görünüşe rağmen, sen bir sapıksın. Ben bir sapık değilim. Ben saf ve masum bir genç kızım. Evet, evet, yok daha neler.

childlike
blame

I know you're not completely innocent, you too, share some of the blame. - Tamamen masum olmadığını biliyorum, sen de suçun birazını paylaş.

wideeyed
blameness
maiden
masum yüzlü çocuk
cherub
masum bir şekilde
unsuspectingly
masum bir şekilde
harmlessly
masum bir şekilde
guiltlessly
masum görünüşlü
innocent-looking
masum olarak
(deyim) dean hands
masum olarak
innocently
masum olma
innocence
suçu kanıtlanana kadar masum olma
(Hukuk) presumption of innocence
التركية - التركية
Suçsuz, günahsız: "Tetkiklerinizde elbette birçok masum mücrimlerle karşılaşmışsınızdır."- H. R. Gürpınar
Küçük çocuk
Suçsuz, günahsız
Temiz, saf
Temiz, saf: "Hem, bizim çocuklarımız gözü kapalı, masum çocuklar..."- R. N. Güntekin
(Osmanlı Dönemi) günahı, kötülüğü olmayan, suçsuz
masum masum
Masumlukla, masum bir biçimde