limit, border, boundary

listen to the pronunciation of limit, border, boundary
الإنجليزية - التركية

تعريف limit, border, boundary في الإنجليزية التركية القاموس.

bound
{i} fırlama
bound
{f} sınırlamak
bound
hoplamak
bound
atlayış
bound
kalgımak
bound
ciltlenmiş
bound
düşkün
bound
sekmek
bound
azimli
bound
gidici
bound
{s} ciltli, ciltlenmiş
bound
f., bak. bind
bound
bind bağla
bound
{i} avut
bound
giden

Los Angeles'a giden bir uçağa bindi. - He boarded a plane bound for Los Angeles.

Tom Tokyo'ya giden bir trene bindi. - Tom boarded a train bound for Tokyo.

bound
{s} zorunlu

O şekilde olması zorunluydu. - It was bound to happen that way.

Tom unutmaya zorunlu. - Tom is bound to forget.

bound
yaylan/zıpla/sınırla
bound
sıçratmak
bound
{s} yola çıkmış
bound
{s} for -e giden
الإنجليزية - الإنجليزية
{i} bound
{i} butting
limit, boundary
{n} borne
limit, boundary
{i} borderline
limit, border, boundary
المفضلات