Onu o şekilde bırakmak ister misin?
- Do you want to leave it like that?
Karlı bir yolda direksiyonu o şekilde çevirirsen, kayarsın.
- If you whip the steering wheel around like that on a snowy road, the car is going to go into a slide.
Bunun gibi hikayeler beni büyülüyor.
- Stories like that fascinate me.
Biraz şekerleme ve bunun gibi, ben bir papatya gibi tazeyim.
- A little nap and, just like that, I'm as fresh as a daisy.
Herhangi birinin öyle bir şey söylediğini asla duymadım.
- Never have I heard anyone say a thing like that.
Ben asla öyle bir şey duymadım.
- I never heard anything like that.
Ben böyle bir şapka almakla ilgileniyorum.
- I am interested in getting a hat like this.
Böyle bir durumun tekrar olacağının olası olmadığını düşünüyorum.
- I think it's unlikely that a situation like this one would ever occur again.
Tatoeba'ya bunun gibi bir cümle ekleyemem.
- I cannot add a sentence like this to Tatoeba.
Hiç bunun gibi bir şey gördün mü?
- Have you ever seen anything like this?
Bunu bir daha asla bu şekilde yapma!
- Never ever do it like this again!
Bana asla bu şekilde davranmazdın.
- You never used to treat me like this.
Böyle bir şeyi kim yapardı?
- Who would do something like that?
Senin böyle bir şey yapman alışılmadık bir durum.
- It's unusual for you to do something like that.
senin gibi birini istiyorum.
Senin gibi bir kadın bulacağımı asla düşünmedim.
- I never thought I would find a woman like you.
O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
- He, just like you, is a good golfer.
He was playing in the yard and, then, like that, he was gone.
And then the truck turned, the box fell out the back, and the truck just kept going. / Yea, like that..
... >>Taylor Swift: Yeah. You know, for me, like, it's never going to be okay, no matter how ...
... It'd be nice to see if our kids like it too. ...