Onların geleneksel yaşam tarzı artık yok.
- Their traditional life style no longer exists.
Bu yaşam tarzına alışkınım.
- I am accustoming to this life style.
Tom'un sağlıklı bir yaşam tarzı vardır.
- Tom has a healthy lifestyle.
Yaşam tarzınıza dikkatle bir göz atın.
- Take a fresh look at your lifestyle.
Çoğu roman ve gösteriler, tarımsal yaşam biçimini romantikleştirir.
- Many novels and shows romanticize the agrarian lifestyle.
Onların yaşam biçimi bizimkinden farklı.
- Their lifestyle is different from ours.
Yaşam tarzını değiştirmesi gerektiğini düşünüyorum.
- I think he needs to alter his lifestyle.
Kişinin yaşam tarzı, büyük ölçüde para ile belirlenir.
- One's lifestyle is largely determined by money.