Öğrencilerden herhangi birine kitaplarımı ödünç vermek istemiyorum.
- I don't lend my books to any of the students.
Tom bana biraz para ödünç vermek için yeterince kibardı.
- Tom was kind enough to lend me some money.
Kirasını ödeyebilsin diye Tom'a parayı ödünç vermek zorunda kaldım.
- I had to lend Tom money so he could pay his rent.
Ona ödünç para vermek zorundaydım.
- I had to lend to him money.
Arabasını bana ödünç vermesi için annemi ikna ettim.
- I persuaded my mother to lend me her car.
Tom parayı bana ödünç vermeyi önerdi.
- Tom offered to lend me the money.
Bisikletini birkaç günlüğüne bana ödünç verebilir misin?
- Could you lend me your bicycle for a couple of days?
Defterimi sana ödünç vereceğim.
- I'll lend you my notebook.
Ne ödünç alan, ne de ödünç veren ol.
- Neither a borrower nor a lender be.
Ne borçlu ne de ödünç veren ol!
- Neither a borrower nor a lender be!
Don't get upset, I was just having a lend.
The long history of the past does not lend itself to a simple black and white interpretation.
... we work with lenders to reform stern loans and today more ...
... to banks and lenders as middlemen for the student loan program, and we said, let's ...