تعريف launching في الإنجليزية التركية القاموس.
- suya indirme
- denize indirme
- {f} fırlat
Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.
- The rockets were fired from a launching pad.
Yapay dünya uydularının fırlatılmasına yaygın olarak uzayın bir keşfi gözüyle bakılmaktadır.
- The launching of artificial earth satellites is commonly looked upon as an exploration of space.
- fırlatma (roket)
- {i} fırlatma
Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.
- The rockets were fired from a launching pad.
- fırlatarak
- {i} piyasaya sürme
- {i} koyulma
- {i} yayınlama
- {i} girişme
- yeni bir teşebbüse atılmak için seçilen yer veya vesile
- launching pad roketin hareket sahası
- hareket ettirme
- {i} başlama
- {i} ateşleme
- (Askeri) FIRLATMA, FIRLATMA SAFHASI: Füze uçuşunun, ilk ateşleme ile füzenin normal kontrola cevap verdiği an arasındaki kısmı
- (Askeri) roket fırlatma
- (Havacılık) lansman
- (Hukuk) havaya fırlatma
- launching pad
- rampa
Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.
- The rockets were fired from a launching pad.
- launching pad
- fırlatma rampası
Roketler bir fırlatma rampasından ateşlendi.
- The rockets were fired from a launching pad.
- launching of
- in başlatılması
- launching area
- (Askeri) FÜZE FIRLATMA SAHASI: Bir güdümlü füze atış birliğinde, füzelerin fırlatıldığı bölge
- launching complex
- (Askeri) FIRLATMA SİSTEMİ, FIRLATMA DİZİNİ: Sınırlanmış bir saha içinde, füze veya uzay aracının uçuş öncesi ve fırlatma safhası kontrolü bakımından hayati önemdeki bütün destek tesislerini anlatmak için kullanılan genel bir terim
- launching nose
- (Askeri) AŞIRMA BURNU: Panel köprülerde ilk inşa edilen ve köprü karşı kıyıya vardıktan sonra sökülen ek inşaat
- launching phase
- (Askeri) İLK YOL SAFHASI
- launching platform
- rampa
- launching platform
- fırlatma rampası
- launching rail
- (Askeri) FIRLATMA RAMPASI: Yatık vaziyette (nonvertical) fırlatılan bir füzeye ilk desteği ve güdümü veren bir rampa/ray
- launching rollers
- (Askeri) AŞIRMA RULELERİ: Panel köprülerde, üzerinde köprülerin kayarak karşı kıyıya varmasını sağlayan çelik silindirler/merdaneler
- launching silo
- (Askeri) FIRLATMA SİLOSU: Bak. "silo"
- launching site
- (Askeri) ATIŞ MEVZİİ: Karadan havaya veya karadan karaya füze fırlatma kabiliyetine sahip olan bölge veya tesis
- launch/launching pad
- fırlatma rampası, atış rampası
- launch
- {f} piyasaya sürmek
- launch
- (Askeri) Ateşlemek, atmak
- launch
- fırlatmak
Torpidoları fırlatmak için hazırlanın.
- Prepare to launch torpedoes.
Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
- Better to extend an olive branch than launch a missile.
- launch
- (Hukuk) başlamak
- launch
- {f} suya indir
Tanker törenin ardından suya indirildi.
- The tanker was launched after the ceremony.
- launch
- (Bilgisayar) başlat
Düşman bize bir saldırı başlattı.
- The enemy launched an attack on us.
Onlar bir dizi büyük ekonomik programlar başlattı.
- They launched a series of major economic programs.
- launch
- lanse etmek
- launch
- (Bilgisayar) çalıştırmak
- launch
- (Askeri) gemiyi denize indirmek
- launch
- (Askeri) işkampavya
- launch
- istimbot
- launch
- suya indirmek
- launch
- (Askeri) gemiyi denize indirme
- launch
- fırlatmak (füze)
- launch
- faaliyete geçirmek
- launch
- çatana
- launch
- piyasaya sürme
- launch
- (gemiyi) denize indirme
- launch
- başlatma
General düşman kampına karşı bir saldırı başlatmaya karar verdi.
- The general decided to launch an offensive against the enemy camp.
Büyük bir saldırı başlatmaya karar verdiler.
- They decided to launch a major attack.
- launch
- (Askeri) denize çıkmak
- launch
- (Askeri) kik
- launch
- (Reklam) lansman
- launch
- fırlatmak (roket)
- launch
- büyük motorlu sandal
- launch
- (gemiyi) suya indirme
- launch
- {i} fırlatma
Roket, fırlatma rampası üzerinde patladı.
- The rocket exploded on the launch pad.
Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
- Better to extend an olive branch than launch a missile.
- launch
- (gemi) denize indirmek
- launch
- (roket) fırlatmak
- launch
- (plan/hareket/yeni bir yaşam/vb.) başlatmak
- launch
- motorbot
- launch
- {f} fırlat
Onlar bir roket fırlattı.
- They launched a rocket.
Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
- Better to extend an olive branch than launch a missile.
- launch
- hızla atmak
- launch
- (at ile) fırlatmak
- mianile launching circuit
- mıanıle hedefleme devresi
- rocket launching
- roket fırlatma
- launch
- başlatmak(yeni iş)
- mianile launching circuit
- mianile hedefleme devresi
- amphibious vehicle launching area
- (Askeri) AMFİBİ ARAÇ İNDİRME SAHASI: Çıkış hattı yakınında. ve deniz istikametinde, çıkarma gemilerinin ilerleyip amfibi araçları indirdikleri bir bölge
- controlled launching tank
- (Havacılık) kontrollü atma tankı
- launch
- {f} çıkmak
- launch
- işkampaviye
- launch
- başlatmak mızrak gibi atmak
- launch
- roketi fezaya fırlatma
- launch
- (to) çalıştırmak, başlatmak
- launch
- (to) başlatmak
- launch
- {f} denize indirmek
- launch
- (Askeri) İSKAMPAVYE: Gemiden karaya personel ve yük taşımak için kullanılan, motorlu veya kürekle çekilir, büyük sandal
- launch
- gemiyi kızaktan suya indirme
- launch
- {f} (yeni işi) başlatmak
- launch
- {i} 1. (gemiyi) kızaktan suya
- launch
- {f} girişmek
- launch
- harp gemisinin en büyük sandalı
- launch
- {i} savaş gemisi filikası
- launch
- (isim) savaş gemisi filikası
- launch
- launch out işe başlamak
- launch
- kızaktan suya indirmek roket fırlatmak
- launch
- Başlatmak
- launch
- {f} atmak
- launch
- {f} (gemiyi) kızaktan suya indirmek
- launch
- {i} yolcu gemisi
- launch
- (Hukuk) atılmak
- rocket launching site
- roket fırlatma alanı
- torpedo launching system
- (Askeri) torpido kovanı
- torpedo launching system
- (Askeri) torpido lançeri
- zero length launching
- (Askeri) SIFIR MESAFEDE FIRLATMA: Bir füzenin veya uçağın ilk hareketi ile rampadan ayrıldığı bir fırlatma tekniği