Bu elbiseler çok büyük.
- These dresses are too large.
Sahra Çölü, neredeyse Avrupa kadar büyük.
- The Sahara Desert is almost as large as Europe.
Tom geniş kitlenin önünde konuşma yapmaktan hoşlanmaz.
- Tom really does detest giving speeches in front of large audiences.
Nehir geniş bir alanı su altında bıraktı.
- The river flooded a large area.
Ona şişman denmez, iriydi.
- He was large, not to say fat.
Bugün kocaman bir yılan gördüm.
- I saw a large snake today.
Kainat kocaman bir okul.
- The universe is a large school.
Bugün kocaman bir yılan gördüm.
- I saw a large snake today.
Evren kocaman bir okul.
- The universe is a large school.
Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
- Very large windows assure abundant natural daylight.
O, üniversiteye bol miktarda para bağışladı.
- He endowed the college with a large sum of money.
Bu elbiseler çok büyük.
- These dresses are too large.
Onun kitaplığında çok sayıda kitabı var.
- He has a large number of books on his bookshelf.
Beş mahkûm yeniden tutuklandı, ancak diğer üçü hâlâ serbest.
- Five prisoners were recaptured, but three others are still at large.
İki gün önce kaçan mahkum hâlâ serbest.
- The prisoner who escaped two days ago is still at large.
That shipment of Beanie Babies will cost you forty large.