Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- Vor langer Zeit war hier eine Brücke.
O, onunla uzun zaman birlikte yaşayabilecek tek adam.
- Er ist der einzige Mann, der mit ihr so lange zusammenleben konnte.
Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
- I hope the bus will come before long.
Bu araştırma hızlı bir şekilde bitiremeyecek kadar çok uzun.
- This survey is too long to finish quickly.
Uzun zaman önce, burada bir köprü vardı.
- A long time ago, there was a bridge here.
Büyükannemi ziyaret edeli uzun zaman oldu.
- It's been a long time since I visited my grandmother.
Bu kelime uzun zamandır not defterimde.
- This word has been in my notebook for a long time.
Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?
- You have wanted to go there for a long time, haven't you?
Bunu epeydir yapmak istiyordum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Bunu çoktandır yapmak istiyorum.
- I've been wanting to do that for a long time.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
Uzun zamandır oraya gitmek istemektesin, değil mi?
- You have wanted to go there for a long time, haven't you?
Ten years is a long time to wait.
- 10 Jahre sind eine lange Zeit zum Warten.
It happened a long time ago.
- Es ist vor langer Zeit passiert.
For the sake of completeness, let us mention that the ring R - considered as a module over itself - has submodules of arbitrarily large finite length.
- Der Vollständigkeit halber wollen wir erwähnen, dass der Ring R - als Modul über sich selbst betrachtet - Untermoduln von beliebig großer endlicher Länge besitzt.
The lengths of day and night are the same today.
- Heute haben Tag und Nacht die gleiche Länge.