Bizim masumiyetinle ilgili belirli bir kanıtımız var.
- We have specific proof of your innocence.
Eğer yapmadığım bir şey için ailem beni cezalandırdıysa , onlara doğruları söylerdim ve benim masumiyetle ilgili onları ikna etmeye çalışırdım.
- If my parents punished me for something I didn't do, I would tell them the truth and try to convince them of my innocence.
Bu gerçek onun suçsuzluğunu kanıtlar.
- That fact proves his innocence.
Bu kirli giysiler onun suçsuzluğunu kanıtlayacak yeni bir kanıt parçası olabilirdi.
- These dirty clothes could be a new piece of evidence to prove his innocence.
İtalya'da çocuk saflık sembolüdür.
- In Italy the child is a symbol of innocence.
In his innocence, he offered the stranger to bring the package to Paris, never suspecting it contained drugs.