That's perfectly understandable.
- O kusursuzca anlaşılabilir.
Tom stood perfectly still.
- Tom kusursuzca sakin durdu.
I can't find a single flaw in his theory.
- Onun teorisinde tek bir kusur bulamıyorum.
My technique is without flaw.
- Benim tekniğim kusursuzdur.
Some diseases are caused by a defective gene.
- Bazı hastalıklara kusurlu bir gen tarafından sebep olunmaktadır.
Recent investigations have demonstrated that the application of Emmet's theory is not always without defects.
- Son araştırmaların gösterdiğine göre, Emmet'in teorisinin uygulanması her zaman kusursuz değildir.
She finds fault with everything and everyone.
- Her şeye ve herkese bir kusur buluyor.
For all his faults, Tom had a fundamental sense of decency.
- Tüm kusurlarına rağmen, Tom temel ahlak anlayışına sahipti.
Love loves imperfectly.
- Aşk kusurlu olarak sever.
I am loving Tatoeba despite all its imperfections.
- Ben tüm kusurlarına rağmen Tatoeba'yı seviyorum.
Neither Tom nor Mary is correct.
- Ne Tom ne de Mary kusursuz.
Excuse me, but you're mistaken.
- Kusura bakma ama hatalısın.
Don't take this the wrong way, but what you have related doesn't matter.
- Kusura bakmayın ama, anlattıklarınızın hiçbir önemi yok.
There's nothing physically wrong with him.
- Onda fiziksel olarak hiçbir kusur yok.
I didn't notice the imperfection.
- Ben kusuru fark etmedim.
They have eliminated all imperfections.
- Bütün kusurları ortadan kaldırdılar.