التركية - الإنجليزية
تعريف kuruntu في التركية الإنجليزية القاموس.
- illusion
- delusion
Tom is delusional and dangerous.
-Tom kuruntulu ve tehlikelidir.
Tom says I'm delusional.
-Tom kuruntusal olduğumu söylüyor.
- misgiving
- doubt
- strange fancy
- much ado about nothing
- hallucinate
- fancy
- phantasy
- unfounded suspicion
- chimera
- imagination
It is just your imagination.
-O sadece sizin kuruntunuz.
- the dismals
- fears
- vision
- vapor
- cobweb
- hip
- hypochondria
- specter
- spectre [Brit.]
- vapour [Brit.]
- illusion, strange fancy, apprehension, imagination evham, vesvese
- shyness
- fantasy
- vagary
- apprehension
- qualm
- dream
- solicitude
- {i} spectre
- {i} vapour
- dumps
- kuruntu etmek
- apprehensive
- kuruntu etmek
- to worry for no good reason; to fear the worst needlessly
- kuruntu etmek
- fear
- kuruntu etmek
- to be apprehensive
- kuruntu niteliğinde
- visionary
- kuruntu yapmak
- be in the dismals
- hüsnü kuruntu
- Hosni delusion
- vesvese. şeytanın desisesi. kuruntu
- delusion. desise of the devil. delusion
- şüphe, kuruntu
- suspicion, misgiving
- sistemli kuruntu
- (Pisikoloji, Ruhbilim) systematized delusion
- tuhaf kuruntu
- (Pisikoloji, Ruhbilim) bizarre delusion
المصطلحات ذات الصلة
التركية - التركية
تعريف kuruntu في التركية التركية القاموس.
- Bir konuyla ilgili kötü ihtimalleri akla getirip tasalanma, işkil, evham, vesvese: "Sözü dinlenmeyen bir siyasi liderin kuruntusu seziliyordu."- Y. K. Karaosmanoğlu
- Yanlış ve yersiz düşünce
- Olmayacak bir şeyin olacağını sanma, vehim: "Bu davranış yersiz kuruntuların tam bir panzehridir."- H. Taner
- Olmayacak bir şeyin olacağını sanma, vehim
- Bir konuyla ilgili kötü ihtimalleri akla getirip tasalanma, işkil, evham, vesvese
- Yanlış ve yersiz düşünce: "Evlenmek kuruntusu ile satılmağa giden iki mahalle kızı sol tarafta."- A. Gündüz
- hülya
- fikir
- vehim
- kuruntu etmek
- Kötü ihtimalleri düşünüp üzülmek