kurmak

listen to the pronunciation of kurmak
التركية - الإنجليزية
constitute
install
establish

We should do our utmost to establish world peace. - Dünya barışını kurmak için elimizden geleni yapmalıyız.

They have enough capital to establish another factory. - Onlar başka bir fabrika kurmak için yeterli sermayeye sahip.

found

I haven't found a good place to pitch our tent yet. - Henüz çadırımızı kurmak için iyi bir yer bulmadık.

set up

Please let me know immediately if you would like to set up an area of the conference room for your products. - Ürünlerin için bir konferans salonu sahası kurmak istiyorsan lütfen bana hemen bildir.

This looks like a good spot to set up camp. - Bu, kamp kurmak için iyi bir yere benziyor.

to set up, to establish, to organize, to found; to mount, to assemble; to form; (silah) to cock; (kamp, çadır) to pitch; (saat) to wind; (plan) to hatch; (turşu) to make; (sofra/masa) to set; (tuzak) to set, to lay; to incite
base
conceive
brew
hatch
(Ticaret) organizing
bottom
preselect
fabricate
plan

As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air. - O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.

appoint
meditate
wind
concoct
locate
chew
(Mekanik) fabricating
prime
(deyim) bring into existence
built-up
(deyim) bring into being
ruminate over
work
assembly
incite
(Dilbilim) put in
build-up
assemble
lay

Layla was charged with conspiracy to commit murder. - Leyla cinayet işlemek için komplo kurmakla suçlanıyordu.

Layla was charged with conspiracy for bank robbery. - Layla banka soygunu için komplo kurmakla görevlendirildi.

put up

They have enough capital to put up another factory. - Onlar başka bir fabrika kurmak için yeterli sermayeye sahip.

build up

The new president wants to build up the army. - Yeni başkan ordu kurmak istiyor.

start

She always wanted to start a family. - O her zaman bir aile kurmak istedi.

I want to start a family. - Ben bir aile kurmak istiyorum.

to wind (a clock, watch)
(dostluk vb.) strike up
frame
ruminate
build

It took a long time and a lot of money to build this factory. - Bu fabrikayı kurmak, uzun bir zamana ve bir sürü paraya mal oldu.

As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air. - O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.

erect
to establish, found; to form, create
to ponder, dwell on
organize
form
put together
promote
to resolve (to do something)
construct
to plot, plan (something bad). 10 to indulge in (daydreams)
(saat) wind up
wind up
plant
pitch

Where did Tom want to pitch the tent? - Tom çadırı nereye kurmak istedi?

Where would you like to pitch the tent? - Çadırı nereye kurmak istersin?

cock
put

They have enough capital to put up another factory. - Onlar başka bir fabrika kurmak için yeterli sermayeye sahip.

In this corner of the room I'd like to put a house-plant. - Odanın bu köşesinde bir sera kurmak isterim.

to set (one person) against another. kurup takma assembling, putting (something) together. kurup takmak to assemble, fit/put together. kurduğu tuzağa kendi düşmek to fall into one's own trap
to set up, assemble, put together
to prepare (a mixture) and set it aside to pickle or ferment
conspire
to set (the table) (for a meal)
(birlik) activate
install , set up
fix up
set

It took us half an hour to set up the tent. - Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.

Tom is ready to settle down and start a family. - Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.

institute
(şirket) float
line up
hayal kurmak
dream
kur
courtship

Traditionally, men were expected to take the lead in courtship. - Geleneksel olarak erkeklerin kur yapmada öncülük etmesi bekleniyordu.

irtibat kurmak
contact

Feel free to contact me. - Benimle irtibat kurmaktan çekinme.

We've got to contact Tom. - Biz Tom'la irtibat kurmak zorundayız.

ilişki kurmak
contact
kurma
{i} installation
kurma
setup
komplo kurmak
conspire
kur
{i} rate

What is the exchange rate today? - Bugün döviz kuru nedir?

What's the exchange rate today? - Bugün döviz kuru nedir?

kurmak (dostluk)
strike up
kumpas kurmak
plot
kumpas kurmak
conspire
kumpas kurmak
intrigue
kukumav gibi düşünüp kurmak
to be very thoughtful, to be worried
kumpas kurmak
machinate
kumpas kurmak
encompass
kumpas kurmak
to intrigue, to conspire
kumpas kurmak
slang to plot something nefarious, be up to no good
iletişim kurmak
communicate

We use words to communicate. - İletişim kurmak için sözcükler kullanırız.

People have many things to communicate and many ways to do so. - İnsanlar iletişim kurmak pek çok şeye sahiptir ve bunun için çok yola sahiptir.

kur
course

She signed up for a Spanish course. - O, İspanyolca kursuna kaydoldu.

In this course, we'll spend time helping you sound more like a native speaker. - Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz.

kur
establish

Let's establish some ground rules. - Bazı temel kurallar belirleyelim.

The school was established in 1650. - Okul, 1650'de kuruldu.

hayal kurmak
imagine
bağ kurmak
correlate
ilişki kurmak
hook up
komplo kurmak
scheme
kurma
building

As he walked along, his brain was busy planning hundreds of wonderful things, building hundreds of castles in the air. - O yürürken onun beyni yüzlerce harika şeyler planlamakla, yüzlerce hayaller kurmakla meşguldü.

tuzak kurmak
set up
bağlantı kurmak
link
bağlantı kurmak
get hold of
bağlantı kurmak
link up
ilişki kurmak
relate
kur
flirt
kur
{i} class

Tom was daydreaming in class. - Tom sınıfta hayal kuruyordu.

You aren't really going to get rid of your classic car, are you? - Klasik arabandan gerçekten kurtulmayacaksın, değil mi?

kur
institute

The research institute was established in the late 1960s. - Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur.

The education in that institute is simply pathetic. - O kurumdaki eğitim tek kelimeyle içler acısı.

kurma
{i} installment
kur
{f} founded

The city was founded in 573. - Şehir 573'te kuruldu.

Our school was founded in 1990. - Okulumuz 1990'da kuruldu.

tuzak kurmak
trap
aile kurmak
marry
aile kurmak
start a family
benzetim kurmak
simulate
bilgisayar kurmak
computerise
birlik kurmak
syndicate
birliktelik kurmak
associate
cümle kurmak
make a sentence

It is hard to make a sentence in a language that you know very little about. - Çok az bildiğin bir dilde cümle kurmak zordur.

cümle kurmak
Make a sentence, build a sentence
dostluk kurmak
make friends with
düzen kurmak
get organized
ekip kurmak
team
firma kurmak
incorporate
hayal kurmak
fantasise
hayal kurmak
build castles in the air
hayal kurmak
woolgather
hayal kurmak
day dream
ilgi kurmak
(Bilgisayar) refer
ilinti kurmak
correlate
irtibat kurmak
get in touch with
kadro kurmak
casting
koloni kurmak
colonize
komplo kurmak
(Dilbilim) conspire against
konferans kurmak
conference
kontak kurmak
to contact

It might be possible to contact Tom. - Tom'la kontak kurmak mümkün olabilir.

kur
ploughing
kurma
assembly

Everyone has the right to freedom of peaceful assembly and association. - Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve derneğe katılma serbestisine maliktir.

kurma
fitting
kurma
joining
pusu kurmak
ambush
pusu kurmak
lay for
pusu kurmak
lying in wait
saat kurmak
wind
tekrar kurmak
re-form
temas kurmak
contact
temas kurmak
come into contact with
temas kurmak
make contact
teori kurmak
theorize
tuzak kurmak
lay a trap
tuzak kurmak
set a snare for somebody
tuzak kurmak
trapping
kur
{f} installed

Tom had solar panels installed on the roof of his house. - Tom çatısına güneş paneli kurdurdu.

Tom installed a surveillance camera. - Tom bir güvenlik kamerası kurdu.

kur
install

This new product has been checked twice this week in order to avoid any problem during the installation. - Yeni ürün, kurulum sırasında herhangi bir sorun çıkmasın diye bu hafta iki kez kontrol edildi.

We've installed several security cameras. - Tom birkaç güvenlik kamerası kurdu.

kur
{f} set up

It took us half an hour to set up the tent. - Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.

The leader should know where to set up the tent. - Liderin çadırı nereye kuracağını bilmesi gerekir.

kur
{f} establishing
kur
pass

Being careful and diligent is necessary, but not sufficient for passing this course. - Dikkatli ve çalışkan olmak gereklidir, fakat bu kursu geçmek için yeterli değildir.

They were rescued by a passing ship. - Geçen bir gemi tarafından kurtarıldılar.

kur
{f} set

His second son married and settled down. - Onun ikinci oğlu evlendi ve yuva kurdu.

What did the experimental set-up look like? What was connected to what and how? - Deneysel kurulum neye benziyordu? Ne neye ve nasıl bağlıydı?

kur
setup
kur
put together

Bush put together a hard-working team. - Bush çalışkan bir ekip kurdu.

Let's put together a pro-soccer team for Nagasaki! - Nagasaki yanlısı bir futbol takımı kuralım.

kur
{f} established

The school was established in 1650. - Okul, 1650'de kuruldu.

Disneyland was established in 1955. - Disneyland 1955'te kuruldu.

kurma
mounting
kurma
{i} establishing
kurma
erection
kurma
fixing
kurma
institution
kurma
premeditation
kurma
editing
kurma
foundation
arkadaşlık kurmak
Make friends with sb

It is not easy to make friends with people from different nationalities.

bakanlık kurmak
establish a ministry
cümle kurmak
Build sentence, make sentence
cümle kurmak
Make sentence
cümle kurmak
sentence construction
hayâl kurmak
Dream, build castles in the air, daydream
kontak kurmak
get into contact

Eğer istediklerimlerim olumlu yönde gerçekleşirse, sizle tekrar kontak kuracağım.

kontak kurmak
get into touch
kur
attention
kur
{f} mounting
kur
addresses
kur
{f} assembly

Due to the lack of attendees, we have to postpone the general assembly. - Katılımcı olmaması nedeniyle, genel kurulu ertelemek zorundayım.

Everyone has the right to freedom of peaceful assembly and association. - Her şahıs saldırısız toplanma ve dernek kurma ve derneğe katılma serbestisine maliktir.

kurma
winding-up
Kur
G.S.O. (general staff officer)
Kur
(abbr. for Kurmay) mil
Kur
G.S. (general staff)
kur
par

I contacted my parents. - Ebeveynlerimle temas kurdum.

In the Quran there is a part about Saint Mary and the birth of Jesus Christ. - Kuran'da Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın doğumu hakkında bir bölüm vardır.

kur
rate of exchance
kur
flirtation
kur
courting, wooing
kur
suit

He began courting her in earnest when he found out that she had another suitor. - Onun diğer talibinin olduğunu öğrendiğinde, ciddi olarak ona kur yapmaya başladı.

Geppetto did not have a penny in his pocket, so he made his son a little suit of flowered paper, a pair of shoes from the bark of a tree, and a tiny cap from a bit of dough. - Geppetto'nun cebinde bir kuruşu yoktu, bu yüzden oğluna çiçekli bir kağıttan küçük bir takım, bir ağacın kabuğundan bir çift ayakkabı ve biraz hamurdan küçük bir kep yaptı.

kur
court

If I had known before I courted, I never would have courted none. - Kur yapmadan önce bilseydim hiç kur yapmazdım.

The graphic description of the victim's murder was too much for his mother, who ran out of the court in tears. - Kurbanın katili tarafından yapılan çarpıcı betimleme, gözyaşları içinde mahkemeyi terk eden annesine çok ağır geldi.

kur
wooing

He tried wooing her with love poems. - O aşk şiirleriyle ona kur yapmaya çalıştı.

kur
rush
kur
lead

This is as heavy as lead. - Bu kurşun kadar ağır.

Tom wanted a pencil with a softer lead. - Tom daha yumuşak uçlu bir kurşun kalem istedi.

kur
constituted
kur
puttogether
kurma
establishment, erection
kurma
erecting
kurma
prefabricated
kurma
instalment
kurma
construction
kurma
promotion
kurma
forming

He's quick in forming relationships with women. - O, kadınlarla ilişki kurmada hızlıdır.

He argued for our forming the alliance with that nation. - O, o ülke ile ittifak kurmamızı savundu.

kurma
constitution
kurma
winding up
kurma
set

It took us half an hour to set up the tent. - Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.

Tom is ready to settle down and start a family. - Tom yerleşmek ve bir aile kurmak için hazır.

kurma
hatcher
kurma
establishment
kurma
contrivance
kurma
hatching
kurma
(saat) wind
kurma
set up

Please let me know immediately if you would like to set up an area of the conference room for your products. - Ürünlerin için bir konferans salonu sahası kurmak istiyorsan lütfen bana hemen bildir.

Tom wants me to come to Boston to help him set up a new business. - Tom yeni bir iş kurmasına yardım etmem için Boston'a gelmemi istiyor.

kurma
windingup
kurma
{i} setting

Setting limits is imperative. - Sınırları kurmak şarttır.

Tom has just finished setting up. - Tom az önce kurmayı bitirdi.

kurma
installlation
الإنجليزية - الإنجليزية

تعريف kurmak في الإنجليزية الإنجليزية القاموس.

Kur
In Sumerian mythology, primarily a mountain or mountains, and usually referred to the Zagros mountains to the east of Sumer
kur
A course of treatment
kur
A course of treatment Also known as cure
kur
to produce
kur
Key User Requirements
kur
A planned course of treatment or supervised series of spa treatments over a period of time
التركية - التركية
Yapmak, oluşturmak
Sağlamak, oluşturmak
Belli bir işte beraber çalışacak kimseleri belirlemek: "Teşkilatı ilçede sevilip sayılan bir avukat kurmuştu."- T. Buğra
Bir şeyin oluşmasına yardım eden parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek: "Geniş çöl ufukları arasında çadırlarımızı kurduk."- F. R. Atay
Gereken şartları hazırlayıp kendi kendine olmaya bırakmak
Aklına koymak
Yapmak, oluşturmak: "Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular."- Ö. Seyfettin
Bir kimseyi dedikodu veya telkinlerle başkasına karşı öfkelendirmek
Yaylı, zemberekli şeylerde yayı veya zembereği germek: "Çocukça bir sevinçle kurduğun çalar saatleri çalıp duruyor."- H. Taner
Yapmak, inşa etmek
Düşünmek: "Yalnız hayalle geçiniyorum, ben yalnız hayal kuruyorum."- S. F. Abasıyanık
Bir şeyin oluşmasına yardım eden parçaları birleştirerek bütün durumuna getirmek, monte etmek
Bir araya getirmek, toplamak
Hazırlamak
Yayı veya zembereği germek
Zihinde büyütmek: "Bayram ağa, uşakların söylediklerini kurdukça kurdu."- H. E. Adıvar
Gizlice hazırlamak, tasarlamak
Gizlice hazırlamak, tasarlamak: "Çocukların top oynadıkları kumluktan iskeleye doğru yürürken hep planlar kuruyordu."- C. Uçuk
Yapmak, inşa etmek: "Çirkin yapıları örtecek güzel yapılar kuralım."- N. Ataç
Hazırlamak: "Kurduğu sofraya, yaptığı salataya git de bak."- R. H. Karay
Düşünmek
Ortaklık sağlamak
Zihinde büyütmek
Meydana getirmek, tesis etmek: "Dünyanın en büyük imparatorluklarını kuran kimlerdi?"- O. S. Orhon
Belli bir işte beraber çalışacak kimseleri belirlemek
(etkisi ve önemi geniş, sürekli şeyler için): Meydana getirmek, tesis etmek
(Osmanlı Dönemi) TAHTİT
köklemek
ihdas etmek
kontak kurmak
bağlantıya geçmek
Kurma
ihdas
KÛR
(Osmanlı Dönemi) (C.: Kûrân) f. Kör, âm
kur
Karşı cinsten birine ilgi göstererek onun hoşuna gitme, gönlünü kazanmaya çalışma
kur
Cilve yapma
kur
Yabancı paraların ulusal para cinsinden değeri
kur
Kurs değeri (II)
kur
Birinin duygularını okşayacak biçimde davranarak onu elde etmeye çalışma
kur
Kurs değeri
kurma
Kurularak, parçaları birleştirilerek oluşturulan, prefabrik
kurma
Kurularak, parçaları birleştirilerek oluşturulan, prefabrike
kurma
Kurmak işi
الإنجليزية - التركية

تعريف kurmak في الإنجليزية التركية القاموس.

yuva kurmak
settle down
kurmak
المفضلات