This meadow abounds in frogs.
- Bu çayır kurbağa doludur.
We dissected a frog to examine its internal organs.
- Bir kurbağayı, iç organlarını incelemek için kesip parçalara ayırdık.
I can't tell a frog from a toad.
- Bir kurbağayı bir kara kurbağasından ayırt edemem.
I can't distinguish a frog from a toad.
- Bir kurbağayı bir kara kurbağasından ayırt edemiyorum.
They say there are bright-colored frogs, but I've never seen them.
- Onlar parlak renkli kurbağalar olduğunu söylüyorlar fakat ben onları asla görmedim.
Two frogs are sitting on the bank, when it starts to rain. One of them says, Quick, get in the water so we don't get wet.
- İki kurbağa dere kenarında otururken yağmur yağmaya başlar. Kurbağalardan biri diğerine şöyle der: Çabuk suya gir, yoksa ıslanacağız.