koyan

listen to the pronunciation of koyan
التركية - الإنجليزية
putting
A variety of golf in which balls are tapped into holes over short distances using a putter
The action of the verb to putt
The action of the verb to put
putt: hitting a golf ball on the putting surface with a putter; "his putting let him down today"
hitting a golf ball on the putting surface with a putter; "his putting let him down today"
present participle of putt
The throwing of a heavy stone, shot, etc
present participle of put
{i} laying, placing
with the hand raised or extended from the shoulder; originally, a Scottish game
koy
{i} cove

Tom put a cover over his car. - Tom arabasının üstüne bir kılıf koydu.

I used to make sure I put a cover over my motorcycle at night. - Ben gece motosikletimin üstüne bir kılıf koyduğumu sağlama alırdım.

koy
put

Please put a cassette in the VCR and press the record button. - Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.

Please put the book on the shelf. - Lütfen kitabı rafa koy.

koy
inlet
koy
{f} putting

In his essay Esperanto: European or Asiatic language Claude Piron has shown the similarities between Esperanto and Chinese, thereby putting to rest the notion that Esperanto is purely eurocentric. - Esperanto: Avrupa veya Asya dili denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.

Would you mind putting a link on your web page to our company's web site? - Web sayfana bizim şirketin web sitesi ile ilgili bir link koyar mısın?

koy
{i} sound

What sound does a sheep make? - Bir koyun nasıl ses çıkarır?

I put my fingers in my ears to block out the terrible sounds. - Ben korkunç sesleri engellemek için parmaklarımı kulaklarıma koydum.

isim koyan
denominator
kanun koyan
legislative
koy
{i} arm

She keeps him at arm's length these days. - O, bu günlerde onunla arasına mesafe koyuyor.

Tom put his arm around Mary. - Tom kolunu Mary'nin etrafına koydu.

koy
loch
koy
indentation
koy
bight
istenilen hâle koyan
Put the desired state of
koy
shag
eseri ortaya koyan sanatçı grubu
consort
haciz koyan kimse
distrainer
haciz koyan kimse
distrainor
karşı koyan
defier
koy
basin
koy
bay, cove, inlet
koy
small bay, cove
koy
armlet
koy
creek
koy
bay

We were granted the privilege of fishing in this bay. - Bize bu koyda özel balık tutma izni verildi.

koy
shagged
sahneye koyan theat
director, stage director, Brit. producer
sınır koyan
stinting
tarife koyan ülke
(Ticaret) tariff imposing country
yasa koyan
(Hukuk) legislative
yönetime el koyan askeri birlik
junta
zarf içine koyan
encloser
التركية - التركية

تعريف koyan في التركية التركية القاموس.

KOY
(Osmanlı Dönemi) Küçük körfez. Karanın içine girmiş, rüzgârdan saklı deniz parçası. Deniz koyuna benzer, çevresi mahfuz yer. Köşe, bucak
Koy
bük
koy
Denizin, gölün küçük girintiler biçiminde karaya doğru sokulduğu yer, küçük körfez: "Sandalını Kaşık Adası'nın bir küçük koyuna çekti."- S. F. Abasıyanık
koy
Denizin, gölün küçük girintiler biçiminde karaya doğru sokulduğu yer, küçük körfez
koyan
المفضلات