Today, many people worry about losing their jobs.
- Bugün, bir sürü insan işsiz kalma konusunda endişeleniyor.
Many people worry about paying their bills.
- Bir sürü insan faturalarını ödeme konusunda endişeleniyor.
I have a question regarding your earlier comments.
- Daha önceki yorumların konusunda bir sorum var.
I want to speak to her in the matter of my salary.
- Benim maaşım konusunda onunla konuşmak istiyorum.
With respect to these documents, I think the best thing is to destroy them.
- Bu belgeler konusunda, sanırım en iyi şey onları yok etmektir.
There was a great deal of conjecture as to what would happen.
- Ne olacağı konusunda çok fazla tahmin vardı.
He didn't say anything as to whether he was going to pay in cash or by check.
- Peşin mi ya da çekle mi ödeyeceği konusunda o hiçbir şey söylemedi.
I concentrated my attention on the subject.
- Ben, dikkatimi konuya yoğunlaştırdım.
I tried to change the subject.
- Konuyu değiştirmeye çalıştım.
A new topic came up in conversation.
- Konuşmada yeni bir konu gündeme geldi.
That topic is worth discussing.
- Bu konu tartışılmaya değer.
To tell the truth, this matter does not concern it at all.
- Gerçeği söylemek gerekirse, bu konu onu hiç ilgilendirmez.
His interpretation of this matter is too one-sided.
- Onun bu konuyla ilgili yorumu çok tek-taraflıdır.
Communism was the biggest issue in the campaign.
- Komünizm kampanyada en büyük konu oldu.
I agree with you on this issue.
- Bu konuda seninle aynı fikirdeyim.
I can't go along with you on that point.
- Ben bu konuda seninle aynı fikirde olamam.
We are all one on that point.
- Biz bu konuda hepimiz aynı fikirdeyiz.
Don't you want to talk about the affair?
- Olay hakkında konuşmak istemiyor musun?
Do you want to talk about the affair?
- İş hakkında konuşmak ister misin?
What's the theme of the novel?
- Romanın konusu nedir?
I've kept a blog before. I didn't really have a set theme; I just blogged about whatever happened that day.
- Ben daha önce bir blog tuttum. Gerçekten belirli bir konum yoktu; Sadece o gün olan herhangi bir şeyi blogladım.
This subject is not within the scope of our study.
- Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.
I would like to speak to the head nurse.
- Baş hemşire ile konuşmak istiyorum.
Paradoxically, the President of Turkey is the de jure head of state but has no legal role in government.
- Türkiye Cumhurbaşkanı, paradoksal bir biçimde hukuken devletin başı olmasına rağmen hükümet içinde yasal bir konumu yoktur.
They want to talk to you about areas of mutual interest.
- Onlar karşılıklı ilgi alanları konusunda sizinle konuşmak istiyorlar.
Negotiators have agreed on two draft texts, but there are still many areas of disagreement.
- Arabulucular iki taslak metin üzerinde anlaşmaya vardı, ama hala anlaşma sağlanamayan birçok konu var.
His book became an object of criticism.
- Onun kitabı eleştiri konusu haline geldi.
I have no objection to paying a special fee if it is necessary.
- Gerekirse özel bir ücret ödeme konusunda herhangi bir itirazım yok.
Rote learning might help you to pass exams, but it's no guarantee that you'll really understand the subject matter.
- Ezbere öğrenme sınavları geçmenizde fayda sağlayabilir ama konuyu gerçekten anlayacağınızın teminatı değildir.
I was just talking to him. Talking to him about what? That's none of your business.
- Sadece onunla konuşuyordum. Onunla ne hakkında konuşuyordun? O seni ilgilendirmez.
I want your help about business.
- İş konusunda senin yardımını istiyorum.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
The doctor insisted that the patient get plenty of rest.
- Doktor hastanın çok dinlenmesi konusunda ısrar etti.
Mary's phone was confiscated because she was caught texting during class.
- Ders anında mesajlaşırken yakalandığı için Mary'nin cep telefonuna el konuldu.
There's not so much text in this book.
- Bu kitapta o kadar çok konu yok.
A trip to America is out of the question.
- Amerika'ya bir yolculuk söz konusu değil.
Without a passport, leaving a country is out of the question.
- Bir pasaport olmadan, bir ülkeyi terk etmek söz konusu değildir.
We had an argument about it last night.
- Dün gece bu konuda tartıştık.
This argument is pure rhetoric.
- Bu tartışma etkili konuşma sanatından başka bir şey değil.
We always talked about a lot of things after school.
- Biz okuldan sonra her zaman birçok şey hakkında konuştuk.
I don't like to leave things up in the air.
- Konuları sallantıda bırakmayı sevmiyorum.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.