Four armed men held up the bank and escaped with $4 million.
- Dört kollu adam bankayı soydu ve 4 milyon dolar ile kaçtı.
These blouses are long sleeved.
- Bu bulüzler uzun kolludur.
These blouses are long sleeved.
- Bu bulüzler uzun kolludur.
Tom wears long sleeves when working in the garden.
- Tom bahçede çalışırken uzun kollu giyer.
He caught me by the arm.
- O beni kolumdan yakaladı.
I perspired under the arms.
- Kollarımın altında terledim.
This car handles very easily.
- Bu araba çok kolay kullanılır.
I put a new handle to the door.
- Kapıya yeni bir kol taktım.
Which branch of the armed forces were you in?
- Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
Those branches break easily.
- O dallar kolayca kırılır.
I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
- Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
The post office is not far from your college.
- Postane kolejden uzak değildir.
Our team can easily beat your team in the first game.
- İlk oyunda takımımız takımınızı kolayca yenebilir.
Beating the other team was no sweat at all.
- Diğer takımı yenmek hiç kolay değil.
They all have arms, legs, and heads, they walk and talk, but now there's SOMETHING that wants to make them different.
- Onların hepsinin, kolları, bacakları, ve kafaları var,onlar yürürler ve konuşurlar, ama şimdi onlara farklı yapmak isteyen bir şey var.
Marijuana is now legal in Colorado.
- Esrar Kolarado'da artık yasaldır.
France's currency was the franc, and its symbol was ₣. While it is no longer used in France, francs are still in use in some former French colonies such as Guinea.
- Fransa'nın para birimi franktı ve sembolü ₣ idi. Frank Fransa'da artık kullanılmıyor ama Gine gibi bazı eski Fransız kolonilerinde hâlâ kullanılmaktadır.
Memories of my college days come to my mind.
- Kolej günlerimin anılarını hatırlarım.
This machine is easy to handle.
- Bu makineyi idare etmek kolaydır.
He turned the doorknob with his left hand.
- O, sol eli ile kapı kolunu çevirdi.
Mary cleared the platforming section with ease.
- Mary, platformlama bölümünü kolaylıkla temizledi.
I asked for a seat in the no-smoking section.
- Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.
Finding his office was easy.
- Onun bürosunu bulmak kolaydı.
Finding his office was easy.
- Onun ofisini bulmak kolaydı.
Tom had to get a cholera shot.
- Tom bir kolera aşısı yaptırmak zorunda kaldı.
Cholera is uncommon in Japan.
- Kolera Japonya'da yaygın değildir.
It is easier to stay out than to get out.
- Dışarıda kalmak dışarı çıkmaktan daha kolaydır.
It's easier to stay out of jail than to get out of jail.
- Hapishanenin dışında kalmak hapishaneden çıkmaktan daha kolaydır.
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
- Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
Tom's car has crank windows.
- Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
She took me under her wing and taught me everything she knew.
- O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
Tom took me under his wing.
- Tom bana kol kanat gerdi.
Tom noticed the bracelet on Mary's arm.
- Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.
Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
- Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
Tom put two slices of bread into the toaster and pushed down on the lever.
- Tom ekmek kızartma makinesine iki dilim ekmek koydu ve kolu aşağı itti.
Press down on the lever.
- Kolun üstüne bastırınız.
Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
- Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
I can barely bend my left arm.
- Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.
I can barely move my arms.
- Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.
The men are wearing short sleeves.
- Adamlar kısa kollu giyiyorlar.
The men are wearing short sleeve shirts.
- Adamlar kısa kollu gömlekler giyiyorlar.
These blouses are long sleeved.
- Bu bulüzler uzun kolludur.
Tom wears long sleeves when working in the garden.
- Tom bahçede çalışırken uzun kollu giyer.