Roll up your right sleeve.
- Sağ elbise kolunu yukarı çek.
She held him by the sleeve.
- O, onu kolundan tuttu.
The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
- Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
I perspired under the arms.
- Kollarımın altında terledim.
This car handles very easily.
- Bu araba çok kolay kullanılır.
This car handles well.
- Bu araba kolay kullanılır.
Which branch of the armed forces were you in?
- Silahlı kuvvetlerin hangi kolundaydın?
Those branches break easily.
- O dallar kolayca kırılır.
Please take this parcel to the post office.
- Lütfen bu koliyi postaneye götür.
I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
- Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
Our team could easily have brought home the bacon, if it weren't for the team's best man being injured.
- Takımın en iyi adamı yaralanmasaydı, takımımız kolayca başarabilirdi.
Beating the other team was no sweat at all.
- Diğer takımı yenmek hiç kolay değil.
Many had lost their arms or legs.
- Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.
I'm on crutches since I broke both my legs.
- Her iki bacağımı kırdığım dan beri koltuk değneği kullanıyorum.
I don't have a stamp collection, but I have a Japanese postcard collection that I could use as an excuse to invite him.
- Pul koleksiyonum yok ama onu davet etmek için bir mazeret olarak kullanabildiğim Japon kartpostal koleksiyonum var.
Bogdan Tanjević will resign because of colon cancer.
- Bogdan Tanjević kolon kanseri nedeniyle istifa edecek.
This machine is easy to handle.
- Bu makineyi idare etmek kolaydır.
Tom broke some bones in his arm and hand.
- Tom kolundaki ve elindeki bazı kemikleri kırdı.
I asked for a seat in the no-smoking section.
- Sigara içilmeyen bölümde bir koltuk istedim.
I asked for a seat in the smoking section.
- Sigara içilen bölümde bir koltuk istedim.
Finding his office was easy.
- Onun ofisini bulmak kolaydı.
Finding his office was easy.
- Onun bürosunu bulmak kolaydı.
My cholesterol levels are high.
- Benim kolesterol seviyelerim yüksektir.
Cholera is uncommon in Japan.
- Kolera Japonya'da yaygın değildir.
It's not always easy to stay healthy.
- Sağlıklı kalmak her zaman kolay değil.
You have to stay in your seat.
- Sen koltuğunda kalmak zorundasın.
I grind my coffee by hand with a coffee grinder with a crank handle.
- Ben kahvemi bir çevirme kollu kahve değirmeni ile öğütürüm.
Tom's car has crank windows.
- Tom'un arabasının pencere açma kolu vardır.
She took me under her wing and taught me everything she knew.
- O bana kol kanat gerdi ve bildiği her şeyi bana öğretti.
Tom took me under his wing.
- Tom bana kol kanat gerdi.
Tom noticed the bracelet on Mary's arm.
- Tom Mary'nin kolundak bileziği fark etti.
Whenever an accident happens, the first thing the doctors look for is a bracelet, a necklace, or some accessory that can provide some information about the patient.
- Ne zaman bir kaza olsa doktorların aradığı ilk şey hasta hakkında bazı bilgiler sağlayan bir bilezik, bir kolye, veya bir aksesuardır.
You can adjust the seat height by moving the adjustment lever up.
- Ayar kolunu yukarı doğru hareket ettirerek koltuk yüksekliğini ayarlayabilirsiniz.
Press down on the lever.
- Kolun üstüne bastırınız.
Your arms are more important than that stick, so instead of using your arm, use the stick.
- Kollarınız o çubuktan daha önemlidir, bu nedenle kolunuzu kullanmak yerine çubuğu kullanın.
I can barely bend my left arm.
- Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.
I know from experience; playing soccer barefoot is a bad idea. You could easily end up with broken toes.
- Ben deneyimimden biliyorum; yalın ayak futbol oynamak kötü bir fikir. Kolayca kırık ayak parmaklarınla son verebilirsin.