I think I can facilitate that.
- Bunu kolaylaştırabileceğimi düşünüyorum
Translating this text will be very easy.
- Bu metni çevirmek çok kolay olacak.
It's easy to cut cheese with a knife.
- Peyniri bıçakla kesmek kolaydır.
It was not so simple to write a letter in English.
- İngilizce bir mektup yazmak böyle kolay değildi.
This book is written in simple English, so it's easy to read.
- Bu kitap basit bir İngilizceyle yazılmış. Bu nedenle okuması kolaydır.
This zipper doesn't zip smoothly.
- Bu fermuar kolayca kapanmıyor.
I was easily taken in by his smooth talk.
- Onun yumuşak konuşmasıyla kolaylıkla içeri alındım.
I found the problem uncomplicated.
- Ben sorunu kolay buldum.
It's easy to make and it's cheap.
- Yapması kolaydır ve ucuzdur.
Speaking Esperanto is so easy that sometimes it requires a real effort.
- Esperanto konuşmak o kadar kolaydır ki bazen gerçek bir çaba gerektirir.
That cocktail is sweet and easy to drink.
- O kokteyl tatlı ve içmesi kolay.
It is easier for a camel to pass through the eye of a needle than for a rich man to enter the kingdom of God.
- Bir devenin bir iğnenin deliğinden geçmesi bir zengin kişinin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır.
All the other languages are easier than Uighur.
- Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır.
I thought doing this would be easy, but we've been working all day and we're still not finished.
- Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.
I thought doing this would be easy.
- Bunu yapmanın kolay olacağını düşündüm.