Translating this text will be very easy.
- Bu metni çevirmek çok kolay olacak.
It's easy to cut cheese with a knife.
- Peyniri bıçakla kesmek kolaydır.
The work here is fairly simple.
- Buradaki iş oldukça kolaydı.
As a general rule, it's simple to criticize, but difficult to produce alternative suggestions.
- Genel bir kural olarak, eleştirmek kolaydır ama alternatif öneri üretmek zordur.
I was easily taken in by his smooth talk.
- Onun yumuşak konuşmasıyla kolaylıkla içeri alındım.
This zipper doesn't zip smoothly.
- Bu fermuar kolayca kapanmıyor.
I found the problem uncomplicated.
- Ben sorunu kolay buldum.
It's easy to make and it's cheap.
- Yapması kolaydır ve ucuzdur.
Speaking Esperanto is so easy that sometimes it requires a real effort.
- Esperanto konuşmak o kadar kolaydır ki bazen gerçek bir çaba gerektirir.
That cocktail is sweet and easy to drink.
- O kokteyl tatlı ve içmesi kolay.
All the other languages are easier than Uighur.
- Diğer tüm diller Uygurca'dan daha kolaydır.
When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.
- Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.
It must be easy for him to find the way.
- Onun yolu bulması kolay olmalı.
I thought doing this would be easy.
- Bunu yapmanın kolay olacağını düşündüm.