kolaylığı

listen to the pronunciation of kolaylığı
التركية - الإنجليزية
ease to
for simplicity
kolay
easy

To be always honest is not easy. - Her zaman dürüst olmak kolay değildir.

Speaking English is not easy. - İngilizce konuşmak kolay değildir.

kolay
{s} simple

The work here is fairly simple. - Buradaki iş oldukça kolaydı.

This book is written in simple English, so it's easy to read. - Bu kitap basit bir İngilizceyle yazılmış. Bu nedenle okuması kolaydır.

kolay
ready
kolay
downhill
kolay
{s} cushy
kolay
{s} straightforward
kolay
snap
kolay
(Argo) mickey mouse
kolay
easy way of doing sth
kolay
like smoke
kolay
smooth

This zipper doesn't zip smoothly. - Bu fermuar kolayca kapanmıyor.

I was easily taken in by his smooth talk. - Onun yumuşak konuşmasıyla kolaylıkla içeri alındım.

kolay
flowing
kolay
facile
kolay
open-and-shut
kolay
effortless
kolay
uncomplicated

I found the problem uncomplicated. - Ben sorunu kolay buldum.

kolay
unlabored
kolay
elementary
kolay
soft
kolay
cheap

It's easy to make and it's cheap. - Yapması kolaydır ve ucuzdur.

kolay
effort

Speaking Esperanto is so easy that sometimes it requires a real effort. - Esperanto konuşmak o kadar kolaydır ki bazen gerçek bir çaba gerektirir.

kolay
easy way (to do something)
kolay
easy; easy way of doing sth
kolay
sweet

That cocktail is sweet and easy to drink. - O kokteyl tatlı ve içmesi kolay.

kolay
easier

When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds. - Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.

It is easier for a camel to pass through the eye of a needle than for a rich man to enter the kingdom of God. - Bir devenin bir iğnenin deliğinden geçmesi bir zengin kişinin Tanrı'nın krallığına girmesinden daha kolaydır.

kolay
be easy

The soldiers on the boats would be easy targets. - Teknelerdeki askerler kolay hedefler olacaktı.

I thought doing this would be easy. - Bunu yapmanın kolay olacağını düşündüm.

kolay
easy to handle
kolay
open and shut
kullanım kolaylığı
user friendliness
kolay
unlaboured [Brit.]
kolay
easy, simple
kolay
{s} unlaboured
montaj kolaylığı
mountability
savunma kolaylığı
tenableness
savunma kolaylığı
tenability
التركية - التركية

تعريف kolaylığı في التركية التركية القاموس.

kolay
(Osmanlı Dönemi) asan
Kolay
(Osmanlı Dönemi) ŞEVA
Kolay
(Osmanlı Dönemi) MA'N
Kolay
(Osmanlı Dönemi) DEFF
Kolay
(Osmanlı Dönemi) YESİR
Kolay
basit
kolay
Kolayca, sıkıntısız bir biçimde, basit
kolay
Kolaylık
kolay
Kolayca, sıkıntısız bir biçimde, basit: "Yolu bulmak kolay oldu."- Halikarnas Balıkçısı
kolay
Sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz, güç ve zor karşıtı: "Cebimde mevcut paradan bu kadar bir şey buna tahsis etmek pek kolaydı."- H. Z. Uşaklıgil
kolay
Sıkıntı çekmeden, yorulmadan yapılabilen, emeksiz, zahmetsiz, güç ve zor karşıtı
kolay
(Osmanlı Dönemi) sehl
kolaylığı
المفضلات