She catches colds easily.
- O, soğuk algınlığına kolayca yakalanır.
He will find the bus stop easily.
- Otobüs durağını kolayca bulacaktır.
The cones of the jack pine, for example, do not readily open to release their seeds until they have been subjected to great heat.
- Jack çamı kozalakları, örneğin, büyük bir ısıya maruz kalıncaya kadar tohumlarını bırakmak için kolayca açılmazlar.
Guns are readily accessible to Americans.
- Silahlara Amerikalılar tarafından kolayca erişilebilir.
Statistics are easy to misinterpret.
- İstatistikler kolayca yanlış yorumlanabilir.
Sami always had pills within easy reach.
- Sami'nin her zaman kolayca ulaşabileceği hapları vardı.
He writes English with ease.
- O kolayca İngilizce yazıyor.
You can do this with ease.
- Bunu kolayca yapabilirsin.
This zipper doesn't zip smoothly.
- Bu fermuar kolayca kapanmıyor.
We forget our faults easily if no one knows them as well as us.
- Eğer hiç kimse onları bizim kadar iyi bilmiyorsa hatalarımızı kolayca unutabiliriz.