Mary pişirmede annesine yardım etti.
- Maria half ihrer Mutter beim Kochen.
Bugün ne pişirmek istiyorsun?
- Was willst du heute kochen?
Bir yüz çıbanım var.Bir burun deliğinin arkasında acılı bir yumru var.
- I have a facial boil. There's a painful lump at the back of one nostril.
Normal şartlar altında, suyun kaynama sıcaklığı 100 santigrat derece.
- Under normal conditions, the boiling point of water is 100 degrees Celsius.
Su kaynamaya başladı.
- The water began to boil.
Italya'nın Reggio Emilia kasabasında istakozları kaynatmak yasa dışıdır.
- Boiling lobsters is illegal in the town of Reggio Emilia, Italy.
Lütfen yumurtaları çok sert kaynatma.
- Please don't boil the eggs so hard.
Bir yumurtayı kaynatmak yaklaşık on dakika sürer.
- It takes about ten minutes to boil an egg.
Suyu kaynatmak sadece üç dakika sürer.
- It takes only three minutes for the water to boil.
I helped my mother with the cooking.
- Ich habe meiner Mutter beim Kochen geholfen.
Cooking is interesting.
- Kochen ist interessant.
I got my son to cook supper.
- Ich habe meinen Sohn überredet, das Abendessen zu kochen.
My wife likes to eat out, so she doesn't have to cook.
- Meine Frau geht gerne Essen damit sie nicht kochen muss.